14 Ocak 2013 Pazartesi

Bayanlar İçin Mouse İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/bayan-mouse.jpg

Bayanlar İçin Mouse İcadı

bayan mouse Bayanlar İçin Mouse İcadı

bayanlar için mouse

Dünyadaki ilk mouse icadı ardından sonra, yıllar içerisinde bilgisayar teknolojilerinin geliştirilmesi ile, hem bilgisayarlar, hem de bilgisayar donanımları çok çeşitli tasarımlara sahip olmaya başlamıştır. Bilgisayara komut vermek için kullanılan ve en sık kullanılan donanımlardan olan mouse, yukarıda gördüğünüz üzere sadece bayanlara özel bir tasarım ile karşımızda.

Douglas Engerbart ‘ın mouse icadı ardından, farklı işlevlerde ve tasarımlarda olan mouse tasarımları, şimdi de tamamen bayanlara özel ve onların işine yarayacak şekilde tasarlanmış. Bilgisayar başında bir anda makyajlarını tazeleyebilmeleri için, mouse paneli açılıyor ve içerisinden makyaj malzemelerine ulaşılabiliniyor.

 


Bayanlar İçin Mouse İcadı

13 Ocak 2013 Pazar

Eldiven Mouse İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/eldiven-mouse.jpg

Eldiven Mouse İcadı

eldiven mouse Eldiven Mouse İcadı

eldiven mouse

Mouse bilgisayar kullanımında vazgeçilmez donanımlar arasında yer alıyor. Son zamanlarda dokunmatik bilgisayarların çoğalması sayesinde her ne kadar arka plana alınıyor gibi algılansa da, mouse yine de henüz çok kullanılan bir donanım parçasıdır.

Dünyadaki ilk mouse icadından bu yana çok farklı mouse tasarımları geliştirilmiştir. İşte bunlardan biri daha sizlerle..

Eldiven mouse tasarımı, kullanım açısından aslında oldukça rahat. Eldiven içerisine ellerinizi ve parmakları geçiriyor ve hareket ettirerek hakimiyeti sağlıyorsunuz.

Sizin yorumlarınızı da almak gerekir üretime geçmeden önce..


Eldiven Mouse İcadı

12 Ocak 2013 Cumartesi

Galileo Galilei

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/galileo-galilei.jpg

Galileo Galilei Biyografisi

galileo galilei Galileo Galilei

Galileo Galilei

Gelileo Galilei fizik, matematik ve astronomi dallarında özellikle 17. yüzyılda yaptığı devrimle anılan ve dünyaca bilim hakkındaki çalışmalarından bahsettiren bir bilim adamı olarak bilinir.

Galileo Galilei yaptığı çalışmalar ağırlıklı olarak hareket kavramı üzerinedir. Bu konuda yaptığı çalışmalar sayesinde mekanik biliminin temellerini kurmuştur. 15 Şubat 1642 tarihinde doğmuş ve 8 Ocak 1642 tarihinde hayata veda etmiş olan İtalyan bilim adamıdır.

Galileo Galilei, yıllardır Aristotales akımı ile gelen kutsal kitaptan şüphe duymuş ve bilim konusunda çalışmalar yaparak bazı konularda somut bağlantılar kurmuştur. Bu sayede bilim dünyasına katkılarda bulunmuştur.

 

İtalyalyan mucit Galileo Galilei,  Pisa kentinde dünyaya gelmiştir. Galileo, ilk önce tıp eğitimine başlamış, sonra ilgisi matematik ve felsefeye dönmüştür. 25 gibi oldukça genç yaşta Matematik profesörü olan Galileo Galilei, genç yaşlarından itibaren hareket hakkında kendi başına deneyler yapmaya başlamıştır. 1609′da yapılmış basit bir teleskoptan ilham alarak daha üstün teleskoplar geliştirmiş ve uzay hakkında daha önce hiç yapılamamış gözlemler yapmıştır. Teleskop mucidi olarak bilinen Galileo Galilei ’nin icadı hakkında “ilk teleskop” başlığına göz atarak bilgi edinebilirsiniz.

Galileo Galilei BuluşlarıGalileo Galilei İcatları

Galileo Galilei, kendisinden daha önce Copernicus ‘un öne sürdüğü güneş merkezli evren kuramını benimsemiş ve bu nedenle Vatikan kilisesi tarafından iki defa yargılanmıştır. Bu nedenle 1614 yılında ilk mahkemesinde görüşlerini yayması ve öğretmesi yasaklanmış, 1632′de yazdığı bir kitap nedeniyle yargılanması sonucu ömür boyu ev hapsine mahkum edilmiştir. Bu olaylar nedeniyle Galileo Galilei tarihte bilim ve din çatışmasının bir sembolü haline gelmiştir.

Aristoteles görüşlerini ve yaklaşımlarını eylemsizlik prensibi ile yıkmış ve farklı bakışlar fikirler sunmuştur. Eylemsizlik prensibine göre, kendi haline bırakılan cisim, herhangi bir kuvvet etkisinde kalmadığı sürece, durumunu korur, yani hareket halinde ise hareketine, sükunet halinde ise sükunetine devam eder.

Galileo Galilei, Isaac Newton ‘un ise formüle ettiği bu prensip ile yeni bir hareket kavramı ileri sürülmüş oldu. Buna göre, hareket cisimde bir değişiklik yapmaz; hareket bir durumdur, bir noktadan başka bir noktaya geometrik bir geçiştir; durma da harekete karşıt başka bir durumdur. Durma için kuvvet uygulanması gerekmiyorsa, hareket için de kuvvet uygulanması gerekmez; hareketin hızının değişmesi için ise kuvvet gerekir. Eylemsizlik, içinde bulunduğumuz Dünya’da gözlemlenemez; ancak ideal koşullar altında böyle bir durum meydana getirilebilir.

Galileo Galilei için gerçek dünya, matematik bağıntıların dünyası, Platon’un deyimi ile idealar dünyası idi. İçinde yaşadığımız dünyayı anlamak için, idealar dünyasından bakmak gerekliydi.

Mükemmel yuvarlaklıktaki toplar, sürtünmesiz düzlemler üzerindeki hareketlerini, yalnızca idealar dünyasında sonsuza dek sürdürürlerdi. Doğa, geometrik harflerle yazılmış bir kitap gibiydi; doğayı anlamak için bu dili bilmek gerekiyordu.

Hareket, cisimde bir değişiklik meydana getirmediğine göre, cisim aynı anda birden fazla harekete sahip olabilir. Bu hareketler birbirini engellemez ve birleşerek tek bir yörünge izler. Buradan, fırlatılan bir merminin, düzgün doğrusal hareket ile serbest düşme hareketinin bileşkesi olan parabol biçiminde bir yörünge izlediğini göstermiştir.

Galileo Galilei ‘nin hareket konusunda çözüm getirdiği bir diğer konu da serbest düşme hareketi ile ilgilidir. Düşen bütün cisimlerin aynı ivmeye sahip olduğunu göstererek, serbest düşmenin sabit ivmeli bir hareket olduğunu saptamış ve serbest düşmede alınan yolun zamanın karesiyle orantılı olduğunu göstermiştir.

Sonuç olarak, Galileo Galilei ‘nin mekanik konusunu matematikselleştirmeyi başardığı söylenebilir. Düzgün ve sabit ivmeli hareketleri tanımlamış ve matematiksel formüllerini vermiştir.

Galileo Galilei, teleskopu astronomik amaçla kullanan ilk bilim adamıdır. 1609 yılında yaptığı bir teleskopla önemli gözlemler yapmış ve bu gözlemleri Yıldız Habercisi (Siderius Nuntius) adlı kitabında vermiştir.

Onun astronomide yaptığı gözlemler, Güneş merkezli sistemi desteklediği, Aristoteles fiziğinin geçerli olmadığını kanıtladığı için oldukça önemlidir. En önemli gözlemleri Ay ve Güneş gözlemleridir. Ay’da kraterlerin, dağların ve vadilerin olduğunu görmüş ve bunun Ay ile Yer’in aynı maddelerden yapıldığının kanıtı olduğunu söylemiştir.

Güneş’i gözlemlemiş ve Güneş üzerinde bulunan gölgelerin Güneş’in üzerinde yer alan lekeler olduğunu kanıtlamıştır. O zamanlarda, Güneş üzerinde görünen lekelere ilişkin iki açıklama bulunmaktaydı. Bunlardan birincisine göre, bu leke, Merkür’ün Güneş’in önünden geçerken oluşan gölgesiydi. Ancak Galileo Galilei bunun olanaksız olduğunu söyler.Çünkü Merkür’ün Güneş’in önünden geçişi yaklaşık yedi saat sürmektedir, ancak bu lekeler yedi saatten çok daha fazla Güneş’in üzerinde yer almaktaydılar. İkinci açıklamaya göre, bu lekeler, Güneş ve Yer arasında bulunan küçük gök cisimlerine aittir. Oysa, bu lekelerin Güneş üzerinde hep aynı yerde bulunduklarını tespit etmiştir. Eğer bu lekeler, küçük cisimlerin gölgeleri olsalardı, gözlem yerine bağlı olarak, Güneş üzerinde farklı konumlarda olmalıydılar.

Orion kümesini gözlemleyerek ve daha önce bulut olduğu varsayılan bu kümenin gerçekte yıldızlardan oluştuğunu keşfeden Galileo Galilei, yine Samanyolu’nun yıldızlardan oluştuğunu tespit etmiştir. Jüpiter’i gözlemlemiş ve Jüpiter’in çevresinde dolanan dört yıldız belirlemiştir.

Bunların Jüpiter’in etrafında dönen uydular olduklarını bulmuş ve Jüpiter’le birlikte uydularını, “adeta minyatür bir Güneş sistemi” olarak tasvir etmiştir. Satürn’ün halkasını gözlemlemiş ancak teleskopu güçlü olmadığı için gezegenin halkasını iki yapışık parça olarak görerek bunları uydu zannetmiştir.

Gezegenin periyodik özelliğinden dolayı halka bir müddet sonra kaybolmuş ve bu parçaları göremeyen Galileo Galilei bu olaya çok şaşırmıştır. Onun bu şaşkınlığı sonrasında yazdığı cümleler ilginçtir: “Galiba Satürn onları yedi.” Galilei ayrıca Venüs’ü gözlemlemiş ve Venüs’ün safhaları olduğunu tespit etmiştir. Bu gözlem, Copernicus’un ne kadar haklı olduğunun bir göstergesiydi.


Galileo Galilei

9 Ocak 2013 Çarşamba

Tekerlek Araba İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/tekerlek-araba.jpg

Tekerlek Araba İcadı

tekerlek araba Tekerlek Araba İcadı

tekerlek araba

Araba, günümüzde en yaygın kullanılan ulaşım aracıdır. Her geçen gün daha düşük enerji tüketimine sahip ve kullanıcının amacına yönelik olarak üretilen arabalar birçok modele sahip. Bu modeller arasında öyle bir icat yapılmış ki tek kişilik kullanım yapılabilecek bir araba hem de..

İlginç icatlar arasında yer alan bir arabayı izlere tanıtmak istiyoruz. Bu daha önce görmediğiniz bir araba olacak. Resimden gördüğünüz gibi araba bir tekerlekten oluşuyor ve içerisine girip hız yapıyorsunuz. Ancak ne kadar güvenli bir sürüş olur bilemeyiz. Belki kısa mesafeler için kullanışlı bir icat olabilir.

Bilim adamları, tekerlek biçiminde tuhaf bir araba tasarlamışlar. İsmini de tekerlek araba koymuşlar. Bu araç kullanım olarak tek bir kişiye hitap etmekte. Emniyet tedbirleri ne kadar var bilemiyoruz ve yorumu sizlere bırakıyoruz.


Tekerlek Araba İcadı

Kızlar İçin Bilgisayar İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/bayan-bilgisayari.jpg

Kızlar İçin Bilgisayar İcadı

bayan bilgisayari Kızlar İçin Bilgisayar İcadı

bayan bilgisayarı

Bilgisayar sıklıkla kullanılan ve internetin de yaygınlaştığı günümüz çağında vazgeçilmez bir teknoloji aracıdır. Bu gereksenim, artık bilgisayar üreticileri tarafından da kişisel ürünlerin üretilmesi ile kişilere hitap etmektedir.

Bayanlar yapıları gereği daha çok beğendikleri, görünüş olarak hoş gözüken ürünlere yönelir. Bu da tabi ki bilgisayar için de geçerlidir. Bilgisayar üreticileri bayanları düşünerek pembe rengin hoşlarına gideceğini de göz önünde bulundurarak böyle bir bilgisayar icat etmişler. Ortaya da pembe renklerin ağırlıkta olduğu, klavyesinde kalplerin bulunduğu bir bilgisayar ortaya çıkmış.


Kızlar İçin Bilgisayar İcadı

Arazi Pateni İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/arazi-pateni.jpg

Arazi Pateni İcadı

arazi pateni Arazi Pateni İcadı

arazi pateni

Paten tutkunları için icat edilen bu patenler, arazi koşullarında kullanılmak üzere dizayn edilmiştir. Gerçi paten yapmak için bir araziye giden insan sayısı hatta ve hatta hiç giden var mı diye düşünürsek bu icat gereksiz bir buluş olduğu kanısına varıyoruz.

Belki kullanan çıkar diye gerekli gereksiz paten tutkunlarına özel olarak arazi pateni icat edilmiş.


Arazi Pateni İcadı

Yalnizlik Yastığı İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/yalnizlik-yastigi.jpg

Yalnizlik Yastığı İcadı

yalnizlik yastigi Yalnizlik Yastığı İcadı

yalnızlık yastığı

Her insan için yalnızlık başa bela. Yalnız geçirilen gecelerde hep bir tedirginlik veya mutsuzluk mevcuttur. Bilim adamları sizin yalnız yatmanızdan kaynaklanan mutsuzluğunuzu bir nebze gidermek için ilginç icatlar kategorisine bir yenisini daha eklemişler.

Yatağınıza yattığınızda yastığınız size sarılsın istemez miydiniz? Bu sayede sanki yanınızda sevdiğiniz insan varmış gibi hayal edebilirsiniz. Elbette o insanın yerini almayacak ama en azından sizin sarılırken, yastığınızın da size sarılması artık mümkün.


Yalnizlik Yastığı İcadı

8 Ocak 2013 Salı

Yemek Soğutucu İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/yemek-sogutucu-150x150.jpg

Yemek Soğutucu İcadı

yemek sogutucu Yemek Soğutucu İcadı

yemek soğutucu

Günlük olarak yaşam faaliyetlerimizden biri de yemek yemektir. Acıktıktan sonra güzel bir sofraya büyük bir iştahla oturduğumuzda yememizi engelleyecek tek şey vardır. Bu da tabi ki yemeğin yenilemeyecek derecede sıcak olmasıdır. Bizi yemeğin aşırı sıcak olması rahatsız eder ve ağzımız yanar.

Bilim adamları bu ayrıntıya dikkat ederek oldukça basit bir çözüm üretmişler. Çin işi, Japon işi bir icat olan bu buluş, yemek çubuklarına vantilatör tutturmak sureti ile, yemeğinizi ağzınıza götürürken bir nebze de olsa soğumasını sağlayabilirsiniz.

Aslında bu ilginç icatlar için sistem oldukça basit, yemek yediğiniz kaşık, çatala tutturulan bir fan ile montaj sonucu oluşmakta. Ancak fan çalışırken çorbayı soğutmak yerine etrafa saçabilirsiniz.


Yemek Soğutucu İcadı

Traş Telefonu İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/tras-telefonu-150x150.jpg

Traş Telefonu İcadı

tras telefonu Traş Telefonu İcadı

traş telefonu

Günlük hayatta sıklıkla kullandığımız ve elimizden düşmeyen cep telefonu furyasında, gelişen teknoloji ve bilim dünyası ile yeni fonksiyonlar ekleniyor. Bu fonksiyonlarla internete girebiliyor, yol tarifi alabiliyor, bankacılık işlemlerimizi yapabiliyor ve daha bir çok işlem gerçekleştirebiliyoruz. Mucitler bu sefer cep telefonu için farklı bir adaptasyon yapmış ve bizim cep telefonu ile traş olabilmemiz için bir tasarım gerçekleştirmişler.

Günlük hayatta ne kadar kullanılabilir olur bilmeyiz ama böyle bir buluş henüz raflarda yer almıyor. Kimse kıllar içerisinde telefonunun kalmasını istemez. Sizce de öyle değil mi?


Traş Telefonu İcadı

Dünyadaki İlk Sms

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/ilk-sms.jpg

Dünyadaki İlk Sms

ilk sms Dünyadaki İlk Sms

ilk sms

Dünyadaki ilk sms diğer adıyla ilk kısa mesaj 1992 yılında Vodafone GSM şebekesi aracılığı ile gönderilmiştir. 2012 yılında 20. yılını dolduran sms hikayesi günümüzde herkes tarafından kullanılan bir iletişim aracıdır.

Vodafone GSM şebekesi ile 1992 yılında gönderilen dünyadaki ilk SMS, bu ay 20 yaşına bastı.

Yapılan açıklamaya göre, iletişim tarihinde çok önemli bir yere sahip SMS (Short Messaging Service) hizmeti 20 yılı geride bıraktı. Dünyada ilk SMSbundan 20 yıl önce, 1992 yılının Aralık ayında Vodafone İngiltere GSM şebekesi üzerinden gönderildi. Vodafone Türkiye ise 2008 yılında ”Türkçe SMS” uygulaması ile SMS’te bölgesel karakter sorununa çözüm geliştiren ilk operatör oldu.

Dünyadaki ilk SMS ‘i 1992 yılında İngiltere’de Neil Papworth isimli bir mühendis, Vodafone İngiltere’de çalışan arkadaşı Richard Jarvis’e Vodafone GSM şebekesini kullanarak gönderdi. Papworth’ün bilgisayarından arkadaşı Jarvis’in Orbital 901 model telefonuna gönderdiği ”Mutlu Yıllar”mesajı, tarihte gönderilen ilk kısa mesaj (SMS) oldu.

İlk bölgesel dil Türkçe

SMS’e önemli bir katkı da Vodafone Türkiye’den geldi. Vodafone Türkiye’nin Ar-Ge merkezi ”Oksijen Ar-Ge”nin 7 Mart 2008 tarihinde geliştirdiği Türkçe SMS uygulaması, Uluslararası Cep Telefonları Birliği GSMA’in Türkçe harflerin GSM standartlarına eklenerek 7 Türkçe karakterin (ş, Ş, ğ, Ğ, ç, ı, İ) cep telefonlarında tanınması yönündeki kararına katkı sundu.

Oksijen bünyesinde geliştirilen bu çözüm, dünya üzerinde üretilen bütün cep telefonlarında Türkçe harflerin yer almasının önünü açtı ve uluslararası GSM standartlarında tanımlanan ilk bölgesel dil Türkçe oldu. Ayrıca bu geliştirme sayesinde benzer sorunları olan diğer diller için de çözüm yolu açıldı, İspanyolca ve Portekizce gibi birçok dil için de dil tabloları tanımlandı.

Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan Öğüt, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Vodafone olarak inovasyona verdikleri önem ve sundukları yenilikçi ürün ve hizmetlerle müşterilerinin ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirtti.

Öğüt, şunları kaydetti:

”Son 20 yıla damgasını vuran SMS hizmetinin ilk olarak Vodafone şebekesi kullanılarak gönderilmiş olması, Vodafone’un dünyada öncü rol üstlenmiş bir şirket olduğunun güçlü kanıtlarından. Biz de Vodafone Türkiye olarak bundan 4 yıl önce bünyemizdeki Oksijen Ar-Ge mühendislerince geliştirilen Türkçe SMS çözümümüzle Türkçeyi dünyaya kabul ettirdik.

Türkiye’den yurt dışına teknoloji ihraç eden ve tamamı Türk mühendislerden oluşan Oksijen Ar-Ge bünyesinde abonelerimize mükemmel hizmet deneyimi yaşatma yolunda önemli inovatif çalışmalara imza atıyoruz. Bundan 2 yıl önce Vodafone’un tüm operasyonları içinde ‘Küresel İnovasyon Merkezi’ seçilen ve Vodafone Grubu’nun 30 ülkedeki toplam 407 milyon abonesi için teknoloji üreten Oksijen Ar-Ge gibi global sektöre Türkiye markasıyla damgasını vuran bir şirketi bünyemizde barındırmaktan memnuniyet duyuyoruz.”

SMS daha çok gençlerin kullandığı, bir çok GSM şirketinin sabit ücrete oldukça fazla sayıda tanıdığı SMS gönderme paketleri ile oldukça yaygın kullanılıyor. İnsanlar doyasıya kısa mesaj yollayabiliyor.

KAYNAK: Bahar Kara/AA


Dünyadaki İlk Sms

6 Ocak 2013 Pazar

Dünyadaki İlk Peynir

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/peynir.jpg

Dünyadaki İlk Peynir

peynir Dünyadaki İlk Peynir

ilk peynir

Dünyadaki ilk peynir 9500 yıl önce Türkiye’de yapıldığı yönünde görüşler vardır ancak bu görüşler somut bir kanıta sahip değildir.

Dünyada peynirin ilk kez 7500 yıl kadar önce yapıldığı belirlendi.

Söz konusu keşif, bilim adamlarının Polonya’da bulunan en az 7500 yıllık 34 kilden yapılma eleğin ne için kullanıldığını belirlemek amacıyla elek parçaları üzerinde yaptığı kimyasal analiz sonucu ortaya çıktı.

İngiltere’deki Bristol Üniversitesi’nden Richard Evershed başkanlığındaki ekibin yaptığı kimyasal analizler, kilden elek parçalarının üzerinde, aynı bölgede bulunan diğer yemek pişirme ve saklama kaplarına oranla büyük miktarda yağlı süt çökeltisi bulunduğunu ortaya koydu.

Bilim adamları bu bulgunun eleklerin ekşimiş sütteki yağ açısından zengin kesilmiş süt ile suyunu birbirinden ayırmak için kullanıldığını gösterdiğini ve bunun da basit bir peynir yapma işlemi olduğunu bildirdi.

Evershed, Nature dergisinin internet sitesinde yayımladıkları bilimsel çalışmaya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bunun peynir yapımıyla bağlantılı olması oldukça ikna edici bir sav. Bu kadar çok çaba gerektiren çok sayıda mandıra işlemi yok” diye konuştu.

Çalışmayı değerlendiren, Vermont Üniversitesi Beslenme ve Gıda Bilimleri Profesörü ve “Peynir ve Kültür” adlı kitabın yazarı Paul Kindstedt de “Eleklerde bulunan yağlı süt çökeltisinin peynir dışında bir şey için kullanıldığını düşünmek mümkün değil” dedi.

Pek çok uzmanın ilk peynirin 9500 yıl kadar önce Türkiye’de yapıldığı görüşünü dile getirdiğini kaydeden Kindstedt, ancak elde buna dair somut bir kanıtın bulunmadığını sözlerine ekledi.

Kaynak: Stargazete


Dünyadaki İlk Peynir

Dünyadaki İlk Pusula

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/ilk-pusula.jpg

Dünyadaki İlk Pusula

ilk pusula Dünyadaki İlk Pusula

ilk pusula

Dünyadaki ilk pusula  mıknatıs taşı kullanarak 12. yüzyılda Çinli ve Avrupalı denizciler tarafından ayrı ayrı icat edilmiştir.

Pusula oldukça eski olan bir yön bulma aletidir. Eskiden denizciler pusula ile yönlerini tayin etmekteydiler.

Pusula, başlıca olarak seyrüseferde ve arazi tetkikinde kullanılan, Dünya üzerinde yön tespit etmeye yarayan cihazdır. Pusulalar; manyetik veya cayroskopik olarak ya da bir yıldıza göre yön belirleme prensipleriyle çalışırlar. En eski pusula türü, Dünya ’nın manyetik alanına göre yönleri gösteren manyetik pusula olmakla birlikte sıklıkla pusula sözcüğü, manyetik pusula ile eş anlamlı olarak kullanılır.

Demir bir çubuğun kuzeye dönmesini sağlayan manyetik özellik, niteliği anlaşılmadan çok önce kullanılıyordu. 11. yüzyılda bir saman çöpü üzerine yerleştirilen iğne, su dolu bir kaba bırakılıyor ve böylece “ilkel bir pusula” kullanılmış oluyordu. Daha önceleri gemiciler, yönlerini gündüzleri güneşe, geceleri de Kutup Yıldızı’na bakarak saptıyorlardı. Su üstündeki saman çöpü yöntemi, ne yazık ki fırtınalı havalarda kaptaki sular boşaldığından pusula iyi sonuç vermiyordu. 1250 yılında, Akdeniz’deki gemiciler, iğneyi su üstüne bırakmak yerine, işaretli bir kartın ortasında yükselen bir desteğin üzerine iliştirdiler. 16. yüzyılda pusula, özel yalpa çemberleri üzerine oturtuldu ve sabit bir yere monte edildi.

Pusulanın yanında demirden bir cisim bulunursa, ibre etkilenir ve yanlış yön gösterir. 19. yüzyılda gemilerin demir aksamlı yapılmaları üzerine denizciler, pusula üzerinde çok daha ciddi durmak zorunda kaldılar ve manyetik alanın ne olduğunu öğrenerek, pusulalarının yanına koydukları bir başka demir parçasıyla, geminin manyetik alanının pusula üzerinde oluşturduğu sapmayı giderdiler. 20. yüzyılla birlikte, uçak ve gemilerde jiroskop denilen pusulalar kullanılmaya başlandı. İlk deneme, 1908′de Almanya’da yapıldı, ama 1910′da ABD donanmasının “USS Delaware”
adlı gemisinde ilk başarılı sonuç alındı.

Pusulanın özellikleri

  • Dönebilen mıknatıssal iğne, kuzeyi gösteren ucu kolay görülmesi için diğerinden farklı renkte olur.
  • İçi sıvı ile dolu olan döner kapsül ve pusula iğnesi bulunur. Kapsülün görevi pusula iğnesindeki titreşimleri azaltarak daha doğru sonuç elde etmeyi sağlamaktır.
  • Kapsül çevresindeki bilezik, üzerinde 0-360 arasında dereceler işaretlenir.
  • Pusula iğnesinin altında yön oku ve yön okuna paralel olan meridyen çizgileri bulunur ve bunlar kapsül ile birlikte dönerler.
  • Referans çizgisi ve açı değerleri yön oku ve meridyen çizgilerinin bulunduğu düzlemden okunur.
  • Tabanın şeklinin dikdörtgen ve şeffaf olması, döner kapsül altında gidilecek yeri gösteren okun bulunması ve pusulanın kenarının uzun olması kullanım açısından kolaylık sağlar.
  • Çevresindeki hesaplama cetvelinde metrik ve inç olarak işaretlenmiş sınırlı cetvel ile birim çevirmelerine kolaylık sağlayarak kısa mesafe ölçümlerini de kolaylaştırır.
  • Pusula kullanılarak sadece kuzey yönü değil diğer ana yönler ve ara yönler de bulunabilir.

Dünyadaki İlk Pusula

Thomas Alva Edison

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/edison1.jpg

Thomas Alva Edison Biyografisi

edison1 Thomas Alva Edison

Thomas-Alva-Edison

Thomas Alva Edison 11 Şubat 1847 tarihinde doğmuş, 18 Ekim 1931 yılında vefat etmiş, Amerika’da doğmuş ampulün icadı ile ün salmış bilim adamıdır.

İnsanlık tarihinin en ünlü mucitlerinden biri olan Thomas Edison 1847 yılında Amerikanın Ohio eyaletinde dünyaya gelir.

Thomas Alva Edison (d. 11 Şubat 1847 – ö. 18 Ekim 1931) 20. yüzyıl yaşamını icatlarıyla büyük bir şekilde etkileyen Amerikalı mucit ve iş adamıdır. Bazı icatları tamamen orijinal olmakla birlikte, eski icatların geliştirilmesi veya yönetimi altında çalışan yüzlerce çalışana aittir. Yine deEdison elinde bulundurduğu kendi adını taşıyan Amerikan patentiyle tarihteki en önemli ve en verimli mucitlerden biri olarak nitelendirilir. Patentlerinin çoğu Amerika’nın haricinde Almanya, Fransa ve İngiltere onaylarına da sahiptir.

Edisonun Hayatı

Thomas Alva Edison, Milan, Ohio’da doğdu.Yedi kardeşin 7.si olmaktadır. Babası Samuel “The Iron Shovel” Edison, Jr.(1804–1896)(Kanada), anneside Nancy Matthews Elliott (1810–1871)dur. Kendisinin Hollandalı olduğu düşünülmektedir.Yedi yaşındayken ailesiyle birlikte Michigan’daki Port Huron’a yerleşti ve ilköğrenimine burada başladı. Fakat başladıktan yaklaşık 4 ay sonra algılamasının yavaşlığı nedeniyle okuldan uzaklaştırıldı. Bu arada evlerinin kilerinde bir kimya laboratuvarı kurdu. Özellikle kimya deneylerine ve Volta kaplarından elektrik akımı elde etmeye yönelik araştırmalara ilgi duydu; bir süre sonra kendi başına bir telgraf aleti yaptı ve Mors alfabesini öğrendi. O günlerde geçirdiği ağır bir hastalık sonucu kulakları zor işitmeye başladı. 12 yaşındayken bir trende dergi ve meyve satıyor, bir yandan da trenin yük vagonunu yerleştirdiği küçük bir baskı makinesi ile haftalık bir gazete basıyordu. Ama bir gün içinde kimyasal madde bulunan şeylerden biri kırılıp vagonda yangın çıkınca Edison hem trendeki işinden oldu hem de ömür boyu ağır işitmesine yol açacak biçimde yaralandı. Daha sonra telgrafçılık öğrenmeye karar veren Edison 1863-1868 arasında ABD ve Kanada da birkaç telgrafhanede çalıştı. 1868 de bir atölye kurdu ama yaptığı elektrikli kayıt aygıtının patentini satamayınca bir yıl sonra parasız ve borçlu olarak Boston dan New York ‘a gitti.

1880′lerde Fort Myers, Florida’dan bir arsa satın aldı ve daha sonra burada kışları kalmak için kendine küçük bir ev inşa ettirdi. Otomobil endüstrisinin büyük adamı Henry Ford yakın bir zaman sonra Edison’un evinin birkaç yüz metre ötesine taşındı. Bu nedenle Edison ve Ford ölene dek arkadaş kaldılar. 24 Şubat 1886 Edison ikinci evliliğini 19 yaşındaki Mina Miller ile gerçekleştirdi. Bu evliliğinden de üç çocuk sahibi oldu:

Madeleine Edison, John Eyre Sloane
Charles Edison,(babası öldükten sonra New Jersey yöneticisi oldu.)

Edison Buluşları ve Edisonun İcatları

1879′da Edison bir elektrik ampulü icat etti. Kömürleştirilmiş iplikten Flamanlarla deneyler yaptıktan sonra karbonlaştırılmış kâğıt flamanda karar kıldı. 1880’de evde güvenle kullanılabilecek ampuller üreterek tanesini 2,5 dolara satmaya başladı. Ancak 1878 yılında bir İngiliz bilim adamı olan Joseph Wilson Swan da bir elektrik ampulü icat etmiştir. Ampul camdı ve içinde kömürleştirilmiş bir flaman bulunuyordu. Swan, ampulün içindeki havayı boşaltdı çünkü havasız ortamda flaman yanıp tükenmiyordu. Bu iki bilim adamı güçlerini birleştirmeye karar vererek Edison ve Swan Elektrikli Aydınlatma Şirketi’ni kurdular.

1883′te hayatının en büyük icadı olan Edison etkisi denen olayı gerçekleştirdi; yani ısıtılmış bir filamanın moleküler boşlukta elektron yayılmasını buldu. 1883′te bulduğu bu olay sıcak katotlu tüplerin temelini oluşturdu. Daha sonra Akkor lambanın üretimini geliştirmeyi başardı, bu da ampulün halk arasında yaygınlaşmasını sağladı.

Thomas Edison’un icadının çalışma şeklini sergilemek üzere geliştirdiği Menlo Park’taki ilk ampulu insanlara kaynak olmuştur.

Kaynak: Vikipedi


Thomas Alva Edison

Arşimet

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/archimedes.jpg

Arşimet Biyografisi – Archimedes Biyografisi

archimedes Arşimet

archimedes – arşimet

Arşimet M.Ö 287 yılında doğmuş ve M.Ö. 212 yılında ölmüş, suyun kaldırma kuvveti ve taşan su ile ilgili ağırlık hesapları hakkında önemli çalışmalara imza atmış bir bilim adamıdır. Arşimet antik dünyanın en büyük ve ilk bilim adamı olarak bilinmektedir.

Arşimet Kimdir? Arşimet Hayatı

Grek kökenli olan Arşimet, Sicilya ‘nın Siraküz kentinde dünyaya gelmiştir.Arşimet ‘in babası bir astronom idi. O yıllardaki en önemli bilim merkezi İskenderiye idi. Arşimet eğitimini burada yaptı. Euclid (öklid) geometrisi onun oldukça ilgisini çekmişti. Bu ilgisini hayat boyunca devam ettirdi ve kendi hayatını da matematik ve bilim için yönlendirdi.

Arşimet, Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis. Bir hamamda yıkanırken bulduğu iddia edilen suyun kaldırma kuvveti bilime en çok bilinen katkısıdır. Bu kuvvet cismin batan hacmi, içinde bulunduğu sıvının yoğunluğu ve yerçekimi ivmesinin çarpımına eşittir. Ayrıca, pek çok matematik tarihçisine göre integral hesabın kaynağı da Arşimet’tir.

Bilim adamları tarih boyunca önemli buluşlar ve icatlar ile bilim dünyasına katkılarda bulunmuşlardır. Arşimet banyodan çıkıp, koşarak sokakta “buldum!” diye bağırarak çıplak halde koşmuştur. Peki bu denli heyecanlı, garip bir şekilde kendini sokağa atan adam acaba neyi bulmuştu?

Archimedes Neyi Buldu? Arşimet Neyi İcat Etti?

Archimedes için en önemli tanımlayıcı kişisel özellik; çok yanlı bir araştırmacı olmasıdır. Arşimet için ilgilendiği alanlara baktığımızda kuramsal matematikten uygulamalı fizik ve savaş mühendisliğine kadar uzanan geniş ve oldukça çeşitli alanları kapsıyordu. Ayrıca Arşimet ‘in kişisel yeteneklerinde göz alıcı teknisyen becerisiyle üstün matematik yeteneğinin birleştiğini görmekteyiz. Fakat bu özelliklerden daha çok kullandığı yönü koni kesitleri, hidrostatik ve dengeye ilişkin kuramsal sorunlar yer alıyordu. Arşimet problem çözmekten oldukça hoşlanırdı. Bu onun vazgeçilmez tutkusu haline geldi. Bir söylentiye göre, kumsalda bir geometri problemi üzerinde uğraşırken kendisine yaklaşan Romalı askerlerin farkına varmaz, saldırıya uğrayarak yaşamını yitirir.

Arşimet, o yıllarda her maddenin kendine özgü bir özgül ağırlığı olduğunun farkındaydı. Örneklersek bir altın madeni parası ile gümüş madeni parası arasında aynı hacimde olanlar farklı ağırlıktaydı.

O dönemde kral kendi tacının ağırlığını mukayese etmek istemişti. Ancak o ağırlıkta aynı şekil ve büyüklükte herhangi bir taç yoktu. Bu nedenle kral, tacının ağırlığını mukayese edemiyordu. Tacı bozmadan altın ağırlığını ölçmek nasıl mümkün olabilirdi? Bu konuda Arşimet ile yapılan görüşme ile yardım istendi. Arşimet de başladı düşünmeye..

Arşimet, bu problemi banyoya girerken çözmüştü. İşte sokakta çıplak koşup “buldum!” diye bağıran adam bu nedenle heyecanlıydı. Arşimet o anda su düzeyinin yükselmesinden dolayı, suya daldırılan bir nesne suyu taşırır, batırılan nesnenin şekli ne olursa olsun hacmi kadar su taşırır. Bunu farkeden Archimedes, hemen kralın yanına giderek tacını alır, suya daldırır ve taşan suyun ağırlığına eş altın miktarını karşılaştırır. Bu sayede tacın ağırlığı bulunmuş olunur.

Hikayenin ilginç yanı bu karşılaştırma sonunda kralın tacının saf altın olmadığı ortaya çıkar. Tacı yapan kurnaz usta da yaşamını bedel olarak ödemektedir.

Arşimet Prensibi – Archimedes Prensibi

(1) Destek noktasından eşit uzaklıkta bulunan eşit ağırlıklar dengede kalır.

(2) Destek noktasından eşit olmayan uzaklıklardaki eşit ağırlıklar dengeyi bozar; daha uzakta olan ağır basar.

Arşimet İlkesi – Archimedes İlkesi

(1) Destek noktasından eşit uzaklıkta bulunan eşit ağırlıklar dengede kalır.

(2) Destek noktasından eşit olmayan uzaklıklardaki eşit ağırlıklar dengeyi bozar; daha uzakta olan ağır basar.

Arşimet buluşları bunlarla sınırlı kalmamaktadır. Arşimet taşan su miktarı ile ilgili buluşu dışında, küvet içerisinde yıkanırken suyun etkisiyle kendi ağırlığında hissettiği hafiflemedir. Bunu düşünen Arşimet, günümüzde hidrostatik adı verilen bilimin temelini atmıştır. Aynı anda bu mekaniğin de temeli olarak geçer.

Arşimetin Buluşları, Arşimetin İcatları

Kaldıraç aleti, kullanış açısından pratik olmakla birlikte, yararı çok eskiden bilmen, farklı ve geniş uygulama alanları olan bir ilkeye dayanır. Helenist dönemden, 2000 yıl öncesine uzanan Asur ve Mısır uygarlıklarına ait pek çok yapı ve yontularda ilkenin örneklendiği bilinmektedir. Archimedes’in yaptığı ilkeyi teorik yönden temellendirmek olmuştur. Archimedes, “Eşit olmayan iki ağırlık, destek noktasından bu ağırlıklarla ters orantılı mesafelerde dengelenir,” diye dile getirdiği ilkeyi bir yasa (ya da teorem) olarak ispatlama yoluna gider.

Nitekim Archimedes ispatında şu iki önermeyi öncül olarak almıştır:

(1) Destek noktasından eşit uzaklıkta bulunan eşit ağırlıklar dengede kalır.

(2) Destek noktasından eşit olmayan uzaklıklardaki eşit ağırlıklar dengeyi bozar; daha uzakta olan ağır basar.

Archimedes, bu iki önermenin kaldıraç ilkesini (ya da bu ilkeye eşdeğer olan çekim merkez ilkesini) içerdiğini sezmiş, sezgisini mantıksal yoldan kanıtlamak istemişti. Böylece geometri dışı bir çalışma alanında, hem ideal gördüğü geometrik modeli gerçekleştirmiş, hem de öncül olarak aldığı iki önermeye dayanarak kaldıraç ilkesini ispatlamış oluyordu.

Archimedes kuşkusuz antik dünyanın ilk ve en büyük bilim adamıydı. Bugün dünyamıza gözlerini açsa, ne bilimimiz, ne de bilime dayalı teknolojimiz onu fazla şaşırtmayacaktır, herhalde! Onun çoğu kez gözden kaçan ama belki de en büyük başarısı araştırma etkinliğinde gözlem ile ussal çıkarımı birleştirmesi, modern anlamda bilimsel yöntemin ilk özgün örneğini ortaya koymuş olmasıdır.

Eşit olmayan ağırlıklar eşit olmayan kollarda aşağıdaki koşul sağlandığında dengede kalırlar: f1 · a = f2 · b
Bu çalışmalarına dayanarak söylediği “Bana bir dayanak noktası verin Dünya’yı yerinden oynatayım.” sözü yüzyıllardan beri dillerden düşmemiştir.

Archimedes ‘in yaşadığı dönemin ne denli ilerisinde olduğunu gösteren bir kanıtı da Rönesans’ın eşsiz dehası Leonardo da Vinci’nin ona gösterdiği özel ilgide bulmaktayız. Leonardo, Archimedes ‘in bıraktığı yazılı metinleri elde etmek için inanılmaz bir çaba içine girmiş, kimi çalışmalarında onu örnek almıştı. Mekanik alandaki tüm buluş ve icatlarına karşın, Archimedes’in asıl ilgi odağı geometri idi. Öyle ki, bir silindirin oylumunun, içine yerleştirilen bir kürenin oylumuna olan oranı üzerindeki buluşunu en büyük başarısı sayıyordu.

Övündüğü bir başka buluşu da, giderek artan sayıda kenarlı düzgün poligon kullanarak dairenin çevresiyle çapının oranının (3 tam 10/71)’den büyük (3 tam 1/7)’den küçük olduğunu saptamasıydı. Romalıları, Siraküz’ü işgalden üç yıl alıkoyan savaş araçlarının yanı sıra, icat ettiği diğer mekanik aygıt ve oyuncaklar kendi gözünde yalnızca boş zamanlarını dolduran eğlendirici işlerdi.

Roma generali Marcellus, Siraküza’yı kuşattığında, Arşimet mühendisin yapmış olduğu silahlar nedeniyle şehri almakta çok zorlanmıştı. Bunların çoğu mekanik düzeneklerdi ve bazı bilimsel kurallardan ilham alınarak tasarlanmıştı. Örneğin, makaralar yardımıyla çok ağır taşlar burçlara kadar çıkarılıyor ve mancınıklarla çok uzaklara fırlatılıyordu. Hatta Arşimet’in aynalar kullanmak suretiyle Roma donanmasını yaktığı da rivayet edilmektedir. Ancak bütün bunlara karşın M.Ö. 212 yılında Romalılar Sirakuza’yı zapt ettiler ve şehrin diğer ileri gelenleriyle birlikte Arşimet’i de öldürdüler.
Kum Sayacı çalışmasına göre; “bu sırada Arşimet kum üzerine çizdiği çemberlerle hesaplar yapmaktadır. Elinde boynuna vurulmak üzere kaldırılan bir kılıçla yaklaşan romalı askere aldırmaz bile. Başını hesaplarından kaldırmadan “çemberlerime dokunma” der. Arşimet’in kesik başı çemberlerin arasına düşer.”

Arşimet ‘in bu kanunu doğada tesadüflere yer olmadığını, her zaman aynı koşullarda aynı sonuçlara ulaşılacağını göstermiştir. Arşimet, 26 yüzyıl önce, modern bilimsel yöntem anlayışına çok yakın bir anlayışla, bugün de geçerli olan statik ve hidrostatik kanunlarını bulmuş ve bu katkılarıyla bilim tarihinin en büyük üç kahramanından biri olmaya hak kazanmıştır.


Arşimet

1 Ocak 2013 Salı

ArÅŸimet

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/01/archimedes.jpg

Arşimet Biyografisi – Archimedes Biyografisi

archimedes Arşimet

archimedes – arşimet

Arşimet M.Ö 287 yılında doğmuş ve M.Ö. 212 yılında ölmüş, suyun kaldırma kuvveti ve taşan su ile ilgili ağırlık hesapları hakkında önemli çalışmalara imza atmış bir bilim adamıdır. Arşimet antik dünyanın en büyük ve ilk bilim adamı olarak bilinmektedir.

Arşimet Kimdir? Arşimet Hayatı

Grek kökenli olan Arşimet, Sicilya ‘nın Siraküz kentinde dünyaya gelmiştir. Arşimet ‘in babası bir astronom idi. O yıllardaki en önemli bilim merkezi İskenderiye idi. Arşimet eğitimini burada yaptı. Euclid (öklid) geometrisi onun oldukça ilgisini çekmişti. Bu ilgisini hayat boyunca devam ettirdi ve kendi hayatını da matematik ve bilim için yönlendirdi.

Arşimet, Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis. Bir hamamda yıkanırken bulduğu iddia edilen suyun kaldırma kuvveti bilime en çok bilinen katkısıdır. Bu kuvvet cismin batan hacmi, içinde bulunduğu sıvının yoğunluğu ve yerçekimi ivmesinin çarpımına eşittir. Ayrıca, pek çok matematik tarihçisine göre integral hesabın kaynağı da Arşimet’tir.

Bilim adamları tarih boyunca önemli buluşlar ve icatlar ile bilim dünyasına katkılarda bulunmuşlardır. Arşimet banyodan çıkıp, koşarak sokakta “buldum!” diye bağırarak çıplak halde koşmuştur. Peki bu denli heyecanlı, garip bir şekilde kendini sokağa atan adam acaba neyi bulmuştu?

Archimedes Neyi Buldu? Arşimet Neyi İcat Etti?

Archimedes için en önemli tanımlayıcı kişisel özellik; çok yanlı bir araştırmacı olmasıdır. Arşimet için ilgilendiği alanlara baktığımızda kuramsal matematikten uygulamalı fizik ve savaş mühendisliğine kadar uzanan geniş ve oldukça çeşitli alanları kapsıyordu. Ayrıca Arşimet ‘in kişisel yeteneklerinde göz alıcı teknisyen becerisiyle üstün matematik yeteneğinin birleştiğini görmekteyiz. Fakat bu özelliklerden daha çok kullandığı yönü koni kesitleri, hidrostatik ve dengeye ilişkin kuramsal sorunlar yer alıyordu. Arşimet problem çözmekten oldukça hoşlanırdı. Bu onun vazgeçilmez tutkusu haline geldi. Bir söylentiye göre, kumsalda bir geometri problemi üzerinde uğraşırken kendisine yaklaşan Romalı askerlerin farkına varmaz, saldırıya uğrayarak yaşamını yitirir.

Arşimet, o yıllarda her maddenin kendine özgü bir özgül ağırlığı olduğunun farkındaydı. Örneklersek bir altın madeni parası ile gümüş madeni parası arasında aynı hacimde olanlar farklı ağırlıktaydı.

O dönemde kral kendi tacının ağırlığını mukayese etmek istemişti. Ancak o ağırlıkta aynı şekil ve büyüklükte herhangi bir taç yoktu. Bu nedenle kral, tacının ağırlığını mukayese edemiyordu. Tacı bozmadan altın ağırlığını ölçmek nasıl mümkün olabilirdi? Bu konuda Arşimet ile yapılan görüşme ile yardım istendi. Arşimet de başladı düşünmeye..

Arşimet, bu problemi banyoya girerken çözmüştü. İşte sokakta çıplak koşup “buldum!” diye bağıran adam bu nedenle heyecanlıydı. Arşimet o anda su düzeyinin yükselmesinden dolayı, suya daldırılan bir nesne suyu taşırır, batırılan nesnenin şekli ne olursa olsun hacmi kadar su taşırır. Bunu farkeden Archimedes, hemen kralın yanına giderek tacını alır, suya daldırır ve taşan suyun ağırlığına eş altın miktarını karşılaştırır. Bu sayede tacın ağırlığı bulunmuş olunur.

Hikayenin ilginç yanı bu karşılaştırma sonunda kralın tacının saf altın olmadığı ortaya çıkar. Tacı yapan kurnaz usta da yaşamını bedel olarak ödemektedir.

Arşimet Prensibi – Archimedes Prensibi

(1) Destek noktasından eşit uzaklıkta bulunan eşit ağırlıklar dengede kalır.

(2) Destek noktasından eşit olmayan uzaklıklardaki eşit ağırlıklar dengeyi bozar; daha uzakta olan ağır basar.

Arşimet İlkesi – Archimedes İlkesi

(1) Destek noktasından eşit uzaklıkta bulunan eşit ağırlıklar dengede kalır.

(2) Destek noktasından eşit olmayan uzaklıklardaki eşit ağırlıklar dengeyi bozar; daha uzakta olan ağır basar.

Arşimet buluşları bunlarla sınırlı kalmamaktadır. Arşimet taşan su miktarı ile ilgili buluşu dışında, küvet içerisinde yıkanırken suyun etkisiyle kendi ağırlığında hissettiği hafiflemedir. Bunu düşünen Arşimet, günümüzde hidrostatik adı verilen bilimin temelini atmıştır. Aynı anda bu mekaniğin de temeli olarak geçer.

Arşimetin Buluşları, Arşimetin İcatları

Kaldıraç aleti, kullanış açısından pratik olmakla birlikte, yararı çok eskiden bilmen, farklı ve geniş uygulama alanları olan bir ilkeye dayanır. Helenist dönemden, 2000 yıl öncesine uzanan Asur ve Mısır uygarlıklarına ait pek çok yapı ve yontularda ilkenin örneklendiği bilinmektedir. Archimedes’in yaptığı ilkeyi teorik yönden temellendirmek olmuştur. Archimedes, “Eşit olmayan iki ağırlık, destek noktasından bu ağırlıklarla ters orantılı mesafelerde dengelenir,” diye dile getirdiği ilkeyi bir yasa (ya da teorem) olarak ispatlama yoluna gider.

Nitekim Archimedes ispatında şu iki önermeyi öncül olarak almıştır:

(1) Destek noktasından eşit uzaklıkta bulunan eşit ağırlıklar dengede kalır.

(2) Destek noktasından eşit olmayan uzaklıklardaki eşit ağırlıklar dengeyi bozar; daha uzakta olan ağır basar.

Archimedes, bu iki önermenin kaldıraç ilkesini (ya da bu ilkeye eşdeğer olan çekim merkez ilkesini) içerdiğini sezmiş, sezgisini mantıksal yoldan kanıtlamak istemişti. Böylece geometri dışı bir çalışma alanında, hem ideal gördüğü geometrik modeli gerçekleştirmiş, hem de öncül olarak aldığı iki önermeye dayanarak kaldıraç ilkesini ispatlamış oluyordu.

Archimedes kuşkusuz antik dünyanın ilk ve en büyük bilim adamıydı. Bugün dünyamıza gözlerini açsa, ne bilimimiz, ne de bilime dayalı teknolojimiz onu fazla şaşırtmayacaktır, herhalde! Onun çoğu kez gözden kaçan ama belki de en büyük başarısı araştırma etkinliğinde gözlem ile ussal çıkarımı birleştirmesi, modern anlamda bilimsel yöntemin ilk özgün örneğini ortaya koymuş olmasıdır.

Eşit olmayan ağırlıklar eşit olmayan kollarda aşağıdaki koşul sağlandığında dengede kalırlar: f1 · a = f2 · b
Bu çalışmalarına dayanarak söylediği “Bana bir dayanak noktası verin Dünya’yı yerinden oynatayım.” sözü yüzyıllardan beri dillerden düşmemiştir.

Archimedes ‘in yaşadığı dönemin ne denli ilerisinde olduğunu gösteren bir kanıtı da Rönesans’ın eşsiz dehası Leonardo da Vinci’nin ona gösterdiği özel ilgide bulmaktayız. Leonardo, Archimedes ‘in bıraktığı yazılı metinleri elde etmek için inanılmaz bir çaba içine girmiş, kimi çalışmalarında onu örnek almıştı. Mekanik alandaki tüm buluş ve icatlarına karşın, Archimedes’in asıl ilgi odağı geometri idi. Öyle ki, bir silindirin oylumunun, içine yerleştirilen bir kürenin oylumuna olan oranı üzerindeki buluşunu en büyük başarısı sayıyordu.

Övündüğü bir başka buluşu da, giderek artan sayıda kenarlı düzgün poligon kullanarak dairenin çevresiyle çapının oranının (3 tam 10/71)’den büyük (3 tam 1/7)’den küçük olduğunu saptamasıydı. Romalıları, Siraküz’ü işgalden üç yıl alıkoyan savaş araçlarının yanı sıra, icat ettiği diğer mekanik aygıt ve oyuncaklar kendi gözünde yalnızca boş zamanlarını dolduran eğlendirici işlerdi.

Roma generali Marcellus, Siraküza’yı kuşattığında, Arşimet mühendisin yapmış olduğu silahlar nedeniyle şehri almakta çok zorlanmıştı. Bunların çoğu mekanik düzeneklerdi ve bazı bilimsel kurallardan ilham alınarak tasarlanmıştı. Örneğin, makaralar yardımıyla çok ağır taşlar burçlara kadar çıkarılıyor ve mancınıklarla çok uzaklara fırlatılıyordu. Hatta Arşimet’in aynalar kullanmak suretiyle Roma donanmasını yaktığı da rivayet edilmektedir. Ancak bütün bunlara karşın M.Ö. 212 yılında Romalılar Sirakuza’yı zapt ettiler ve şehrin diğer ileri gelenleriyle birlikte Arşimet’i de öldürdüler.
Kum Sayacı çalışmasına göre; “bu sırada Arşimet kum üzerine çizdiği çemberlerle hesaplar yapmaktadır. Elinde boynuna vurulmak üzere kaldırılan bir kılıçla yaklaşan romalı askere aldırmaz bile. Başını hesaplarından kaldırmadan “çemberlerime dokunma” der. Arşimet’in kesik başı çemberlerin arasına düşer.”

Arşimet ‘in bu kanunu doğada tesadüflere yer olmadığını, her zaman aynı koşullarda aynı sonuçlara ulaşılacağını göstermiştir. Arşimet, 26 yüzyıl önce, modern bilimsel yöntem anlayışına çok yakın bir anlayışla, bugün de geçerli olan statik ve hidrostatik kanunlarını bulmuş ve bu katkılarıyla bilim tarihinin en büyük üç kahramanından biri olmaya hak kazanmıştır.

 

 


Arşimet