10 Kasım 2013 Pazar

ilk vantilatör

İlk Vantilatör icadı

ilk elektrikli vantilatör Amerika Birleşik Devletleri'nin New York şehrinde bulunan "Crocker and Curtis Electric Motor Co." isimli şirketin mühendisi Schuyler Skaats tarafından icat edilmiştir.

10 Haziran 2013 Pazartesi

Dünyadaki İlk Klima

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/06/ilk-klima.jpg
Dünyadaki İlk Klima

ilk klima Dünyadaki İlk Klima
ilk klima

Dünyadaki ilk klima Sackett-Wilhelms isimli firmada çalışan William Timmis tarafından 1902 yılında icat edilmiştir. Klimanın icadı ile günümüzde iklimlendirme adı verilen sistemin başlangıcı olmuştur. Dünyada ilk klima New York’ta Rivoli Sineması’nda ilk defa denenmiştir.

Klima, soğutma çevrimi kullanılarak bir ortamdan ısı çekmek (yani ortamın sıcaklığını azaltmak),fazla nemini alıp ortama taze hava sağlamak için tasarlanmış sistem veya mekanizmadır.

Yüksek teknoloji imzası taşıyan, yani elektrikli bir alet olarak ortamı soğutan ilk cihaz olan ilk klima, 1902′de Sackett-Wilhelms adlı litografik basım yapan bir fabrikada işletme müdürlüğü görevini yürüten William Timmis adlı Amerikalının aşırı terlemesi sonucu doğdu. Bu Amerikalı klimayı icat etti.

New York’un Brooklyn bölgesindeki fabrikada çalışan Timmis, kâğıtların bozuk çıkması üzerine vantilatör üreten Buffalo Forge Company adlı firmaya başvurdu. Fabrikaya gönderilen 26 yaşındaki mühendis Willis Haviland Carrier, kısa sürede kaloriferin yapım biçimini değiştirdi. Kaloriferin ısıttığı havayı odalara veren ve yazın da vantilatörler ile dışarıdaki havayı kalorifer boruları ile püskürten ve su ile serinleten Carrier, sistemin her zaman istenilen ısı ve nem oranında çalışmasını sağladı.

17 Temmuz 1902′de faaliyete geçen sistem, ‘Air Conditioning’ adı verilen ‘serinletici’ sistemin de doğuşunu müjdeledi.

Yapay havalandırma ve yapay soğutma sistemleri artık çağlardan beri kullanılıyor:Eskiden insanlar kapı girişlerine ıslak hasırlar asarak ya da konutlarını(hava akımlarını, evin içine girmeden önce avludaki fıskiyelerin arasından geçirmek yoluyla) serinlik sağlayacak şekilde tasarlayarak çözüm arıyorlardı. 19.yüzyıla gelindiğinde, havayı serinletmek için buzun önüne vantilatörler yerleştirilmeye başlanmıştı; ama Willis H. Carrier’in icadı olan bilimsel olarak tasarlanmış ilk klima için 1902′yi beklemek gerekti.

Carrier, 1901′de Cornell Üniversitesi elektrik mühendisliği bölümünden mezun oldu; aynı yıl Temmuz ayında Buffalo’daki Buffalo Forge Company’de çalışmaya başladı. Altı ay içinde şirketin araştırma geliştirme laboratuvarının başına getirildi. Buradaki ilk projelerinden biri, ısıtma bobinlerinden oluşan bir sistemden geçirildiğinde havanın ne kadar ısı soğurabileceğini belirlemekti; bulguları şirketin ısınma giderlerinde binlerce dolar tasarruf sağladı. İlk projelerinden bir başkası da soğutmaya yönelikti. Brooklyn’de Sackett-Wilhelms Lithographing and Publishing adlı matbaa şirketi, ısı ve nem değişimleri yüzünden kağıdın genleşmesi ve büzüşmesi sonucu baskı sürecinde renklerin donuklaşması gib bir sorun yaşıyordu. Willis H. Carrier; 17 Temmuz 1902′de bu şirket için dünyanın ilk klimasının tasarımlarını tamamladı: Klima, matbaanın ısı ve nem oranını hassasiyetle denetleyen 30 tonluk bir makinaydı.

Carrier, icadını geliştirmeyi sürdürdü ve iki yıl sonra 16 Eylül 1904′te püskürtmeli ilk klima sistemi olan “havayı işlemden geçiren aygıt” için patent başvurusu yaptı.

Eski Çağlarda Klima ve Eski Çağlarda Soğutma Sistemleri

Eski Roma’da su kemerlerinden gelen su, evlerin duvarlarının içinden dolaşarak geçiyor ve geçtiği yerleri soğutuyordu.

Orta Çağ’da Persler ise serinlemek için rüzgar değirmenlerini ve su sarnıçlarını kullanıyordu. Modern klima, 19. yüzyılda kimyada gerçekleşen gelişmeler sonucunda şekillenmeye başladı.

Elektrikli klimanın üretilmesinden önce ise soğutma aracı olarak vantilatörler ve buz küpleri kullanılıyordu. Madenlerde ve hastanelerde önlerine bu küpleri yerleştirilen vantilatörler sıcaklığı düşürmede oldukça başarılıydı. Ancak 2 aylık bir süreçte binlerce ton buz tüketiliyordu.

1911 yılında Willis Haviland Carrier, ilk elektrikli klimayı üretti. Üretilen ilk klimalarda kullanılan zararlı gazların sızması durumunda ölümler yaşanabiliyordu. Thomas Midgley, Jr ise 1928 yılında yanmayan ve zehirli olmayan kloroflorokarbon gazını üretti.

Kaynak: Zaman, Vikipedi, Milliyet


Dünyadaki İlk Klima



19 Mayıs 2013 Pazar

Harddiskin İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2012/03/ilk-harddisk.jpg
ilk harddisk Harddiskin İcadı
ilk harddisk

Harddiskin İcadı

Harddisk, bildiğiniz üzere bilgisayarlarda veya elektronik aletlerde veri depolamaya yarayan cihazlardır. Bu cihazlar veri saklama kapasiteleri ve içerisindeki veriyi dışarı aktarma ve dışarıdaki veriyi kendi hafızasına alma hızlarına bağlı olarak fiyatlandırılmaktadır.

Harddiskin icadı 1951 yılında IBM şirketi tarafından yapıldı. Üretimi yapılmış olan ilk bilgisayar IBM firmasının 305 RAMAC (Random Access Method of Accounting and Control) IBM 350 isimli harddiski kullanıyordu. Dünyadaki ilk bilgisayarda kullanılmış olan bu harddisk modeli ilk harddisk olarak bilinir.

Dünyadaki ilk harddisk, 50 adet 61 cm çapinda diskten oluşan bu harddisk toplam 5 mb kapasitesine sahipti. 1 Ton’dan daha agir olan 305 RAMAC, aylik 3.200$’dan 1957 yılında kiralanmaktaydı.  Satış fiyatı ise 160.000$’dır. Bu harddisk modeli 1961 yılına kadar toplam 1000 adet üretilmiştir.


Harddiskin İcadı

5 Mayıs 2013 Pazar

Dünyadaki İlk Sokak Lambaları

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/05/sokak-lambasi.jpg

Dünyadaki İlk Sokak Lambaları


sokak lambasi Dünyadaki İlk Sokak Lambaları

sokak lambası


Dünyadaki ilk sokak lambaları kullanımı 1841 yılında Deleuil ve Archereau isimli kişiler tarafından Paris’te Conti rıhtımına ve Concorde alanına yerleştirilerek faaliyete geçirilmiştir.


Sokak aydınlatılmasında kullanılan ilk lambalar, deney amacıyla, Paris’te Conti rıhtımına ve Concorde alanına takıldı. Ark lambası türündeki bu lambalar, 1841 yılında Deleuil ve Archereau tarafından yerlerine monte edildi.


Dünyadaki ilk elektrik ile aydınlatılan kasaba ABD’nin Indiana eyaletindeki Wabash’dır.


Daha önce kullanılan gaz lambalarının yerini elektrik lambalarına bıraktığı ilk kasaba, ABD’nin Indiana eyaletindeki Wabash’dır. Bu kasabanın meydanı 4 bin mumluk 4 Brush ark lambası ile aydınlatılıyordu. Değişiklik 31 Mart 1880 günü yapıldı.


Hatırlayacağınız üzere ilk aydınlatılan cadde Hatay’ın merkez ilçesidir.



Dünyadaki İlk Sokak Lambaları

Dünyadaki İlk Elektrikli Sandalyede İdam

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/05/elektrikli-sandalye.jpg

Dünyadaki İlk Elektrikli Sandalyede İdam


elektrikli sandalye Dünyadaki İlk Elektrikli Sandalyede İdam

elektrikli sandalye


Dünyadaki ilk elektrikli sandalye ile idam cezası 6 Ağustos 1890 günü New York’ta William Kemmler isimli suçluya verilmiştir.


Elektrikli sandalye ile idam cezasına çarptırılan ilk suçlu William Kemmler, 6 Ağustos 1890 günü New York’ta, Auborn Hapishanesi’nde can verdi.


Elektrikli Sandalye İle İdam Cezasını Kim Buldu?


 


İdam cezasını elektrik vererek uygulama fikri, karanlık bir tip olan Harold P. Brown tarafından ortaya atıldı. Bir zamanlar Thomas Alva Edison ‘un yardımcılığını yapan Brown, Edison’un baş teknisyeni Dr. A.E. Kennelly’nin de yardımıyla sürdürdüğü çalışmaları sırasında, çok sayıda hayvanı elektrik vererek öldürdü. Bu iki çılgının çalışmalarına tanık olan bir görevli, notlarında Brown ve Kennelly’nin çalışmalarından şu şekilde söz ediyor:


Zavallı köpekleri ve öteki başka hayvanları elektrik vererek öldürüyorlardı. Bazen deneme sırasında uygulanan akım, kadersiz hayvanın can vermesi için yeterli olmuyor, korkunç acılar içinde bağırmaya başlıyordu. O zaman kafasına bir tuğla ya da sopa ile vurarak işini bitiliyorlardı.


Bu açıklamaların yayınlanması üzerine, kamuoyunda çok geniş tepkiler ortaya çıktı. Elektrik endüstrisinin ileri gelen temsilcilerinin, Brown’ın çalışmaları sırasında şirketin izni olmadan Westinghouse firmasının yaptığı jeneratörleri kullandığını açıklamaları üzerine, bu tepkilerin dozu daha da arttı. Kemmler’in elektrikli sandalyede idam edilmesi, bütün ulusu ilgilendiren bir olay haline geldi. İnfazdan bir hafta sonra “The Electrical Engineer” adlı dergi, hükümete yönelik bir eleştiri kampanyası açtı ve yöneticileri, Kemmler olayında bir insanı kobay olarak kullanmakla ve bilimi bir infaz olayına alet etmekle suçladı.


Dergide, olayla ilgili olarak şu satırlar vardı:


Şurası açıkça bellidir ki, Auburn’daki kurban, bu yeni infaz yöntemiyle anında can verememiş, akımın uygulanmasından dakikalarca sonra ölmüştür. İlk verilen akımla ölmediği görülünce, kendisine tekrar elektrik uygulanmış. Bu arada elektrotların değdiği yerde, deri yanmaya başlamış ve izleyiciler, Kemmler’in gözlerinde, çektiği büyük acının ”korkunç izlerini görmüşler.


Aynı günlerde, New York Times’ta Kremler’in infazını, asılarak ölmekten çok daha korkunç bir ölüm biçimi olarak tanımlıyordu. Resmi raporlara göre ise, Kremmler, ölüm odasına girdikten sekiz dakika sonra hayata gözlerini yummuştu. Bu şekilde ilk elektrikli sandalye ile idam cezasına mahkum olan William Kemmler hayata gözlerini yummuştur.



Dünyadaki İlk Elektrikli Sandalyede İdam

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Dünyadaki İlk Ampul

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2012/10/ampul.jpg
Dünyadaki İlk Ampul

ampul Dünyadaki İlk Ampul
ampul

Dünyadaki ilk ampul 1879 yılında ampulün mucidi olan Thomas Alva Edison tarafından icat edilmiştir.

Elektrik ampulünün ticari olarak üretimi, Atlantik’in iki yakasında, aynı anda, ama ayrı ayrı başlatıldı. ABD’nin New Jersey eyaleti, Menlo Park kentinde Thomas Alva Edison ve İngiltere’nin Newcastle kentinden Sir Joseph Swan, hemen hemen aynı günlerde ampul üretimine başladılar. Bu konuda iki tarafın da öncelik iddiaları olduğundan, olaya kronolojik bir yaklaşımda bulunmak yararlı olacaktır. Thomas Alva Edison, deneylerine 1878 yılı Eylül ayında başladı. 12 aydan biraz daha uzun bir süre sonra, ilk doyurucu sonucu elde etti. Bir süre yanan ilk Edison ampulü, Model no. 9′dur. Bu ampulün içinde karbonize edilmiş pamuk filament vardı. 21 Ekim 1879 günü, Thomas Alva Edison defterine şu notu düştü:

“9 numara gündüz 1.30′dan gece 03.00′e kadar yandı. Yani tam 13.5 saat. Daha sonra da bîr saat kadar pırpır etti. Sonunda camı patladı ve dağıldı.” .

Ampulün patenti 1 Kasım 1879 günü alınmıştı. Ama çok geçmeden Edison ‘un filament olarak kullandığı karbonize edilmiş dikiş ipliğinin sürekli yanmak için uygun olmadığı görüldü. 1880′in başlarında Thomas Alva Edison, filament olarak karbonize edilmiş kağıt kullanmaya başladı. Bunlardan daha iyi sonuç alınca, Ekim ayında seri üretime geçti.

Joseph Swan, elektrik ampulünü ilk kez, 18 Aralık 1878′de, Newcastle’da Tyne Derneği’nde yaptı. Konuşması sırasında dinleyicilerine gösterdiği ampul, daha önce laboratuvarda yapılan deneyde fazla akım verildiği için yandığından, kendisini dinleyenler, ampulün nasıl ışık verdiğini göremediler. 18 Ocak 1879′da Sunderland’de verdiği ikinci konferansta, daha önceki ampulün aynısını dinleyicilerine ışık verirken gösterdi. Gerçi bu gösteri Edison’un ilk başarılı laboratuvar denemesinden 10 ay önce yapılmıştı ama, bu deneme pazarlanabilir elektrik ampulü ile gelişmelerin ilk aşamalarından biri olmaktan daha büyük bir iddia taşıyamaz. Ancak 1880′lerin başlarında Swan de, tıpkı Thomas Alva Edison gibi, karbonize edilmiş pamuk ipliğinden filament kullanarak bir ampul yaptı. Ne var ki, onun ampulü, Edison’unkinden biraz daha uzun ömürlüydü. 27 Kasım 1880′de buluşunun patentini aldı ve hemen ardından Swan ampullerinin üretimi başladı. Ticari amaçla ilk üretilen ampuller, 1 Ekim 1880 günü Menlo Park’taki “Edison Lamp Works” adlı tesislerde yapıldı. Her ampul, üretim sırasında 200 ayrı işlemden geçiyordu. Üretim tamamen el emeğine dayalıydı ve bu nedenlerden dolayı perakende satış fiyatı da oldukça yüksekti. Ampullerin tanesi 2.5 dolardan piyasaya sunuldu. Zamanla istek arttı ve fiyatlar da düştü.

Thomas Alva Edison 11 Şubat 1847 tarihinde doğmuş, 18 Ekim 1931 yılında vefat etmiş, Amerika’da doğmuş ampulün icadı ile ün salmış bilim adamıdır.


Dünyadaki İlk Ampul

Dünyadaki İlk Elektrikli Soba

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/05/elektrikli-soba.jpg

Dünyadaki İlk Elektrikli Soba


elektrikli soba Dünyadaki İlk Elektrikli Soba

elektrikli soba


Dünyadaki ilk elektrikli soba Amerika Birleşik Devletleri’nde Burton Electric Co. firması tarafından 1887 yılında yapılmıştır. Patenti alınan ilk elektrikli soba 1889 yılında seri üretimine başlanıldı.


Elektrikli soba patenti 1887 yılında ABD’de Dr. W.Leigh Burton tarafından alındı. İki yıl sonra da ”Burton Electric Co.” adlı kuruluş, seri üretimine başladı. “The Electrician” adlı dergi bu yeni elektrikli ısıtma araçlarım şöyle tanımlıyordu:


Burton elektrik sobası, blok demirden yapılmış bir kasa içindeki rezistanslardan oluşuyor. Bu rezistansların çevresi kuru alçıyla kaplanmış. Amaç, tellerden gelen ısıyı emmek ve böylece boşa gitmesini engellemek. Isıtıcılara 80 volt ve 2.5 amper gücünde akım veriliyor. Bu güçte bir elektrik akımı, sobanın ısısını 200°F’ye kadar yükseltiyor.


Alçak bir masaya benzeyen radyatörler, yerden 10 santimetre yüksekliğinde demir ayaklar üzerinde duruyordu. Uzunluğu 68 santimetre, yüksekliği ise 10 santimetre şeklindeydi. Burton Electric Co. firması tarafından gazetelere verilen ilanlarda, evlerde hiçbir tehlike söz konusu olmadan kullanılabileceği yazılıydı.


1891 sonlarına doğru Colorado eyaletinin Aspen kentinde faaliyet gösteren Aspen Madencilik Şirketi, ilk elektrikli soba ile ilgili olarak kendi binalarında kullanmak için Chicago’daki “Electric Merchandise Co,”dan garanti istedi.



Dünyadaki İlk Elektrikli Soba

3 Mayıs 2013 Cuma

Dünyadaki İlk Davul

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/05/davul.jpg

Dünyadaki İlk Davul


davul Dünyadaki İlk Davul

davul


Dünyadaki ilk davul günümüzden 3500 yıl önce bir çerçeve üzerine hayvan derisinin geçirilmesi sureti ile hazırlanıp kullanıldığı bilinmektedir.


M.Ö 3500 yıllarında, insanların bir çerçeve üzerine geçirdikleri hayvan derisinden yaptıkları davulları çaldıkları biliniyor. Bunun kanıtına birçok Çin söylencesinde rastlamak mümkündür. Bin yıl sonra Sümerler, Mezopotamya’da insan boyunda yuvarlak davullar yaptılar.


Davul, bilinen en eski vurmalı çalgılardan biridir. Ahşap, maden ya da pişmiş topraktan silindirik bir gövdeye gerilen deriden oluşur. El ya da sopayla çalınır. Biçimi değişse de dünyanın her yerinde ve her toplumda kullanılan bir çalgıdır.


Afrika’da, davulların hatırlanamayacak kadar eski zamanlardan bu yana bir haberleşme aracı olarak kullanıldığı bilinmekte. İncil’in bazı bölümlerinde de insanın düşmanı karşısında ayaklarını yere vurarak nasıl ”davul çaldığını” anlatan cümleler bulunur.


Davulun Tarihçesi


Trampet ise, eski Yunanlılar zamanında kullanılmaya başlandı. Bunların daha büyük boyları, Arap istilası sırasında Avrupa’ya ulaştı. Bunlar savaşta cepheye giderken, barış zamanında da resmi törenlerde çalınıyordu. 15. yüzyılda süvarilerin kullandığı davul ve trampetler, 17. yüzyıldan itibaren orkestralara girdi. Boya ve boyacılık tekniği, 1850′li yıllara kadar büyük bir gelişim göstermedi. O yıllarda, renklerin kalıcılığında büyük etkisi olan krom tuzlarının bu sanayie girmesiyle yeni bir çığır açıldı ve hızlı bir gelişme gözlendi.


Davul, en yaygın vurmalı çalgılardan biridir ve dünyadaki hemen bütün halkların kültürlerinde yeri vardır. Yazılı tarihten çok önce Eski Mısırlıların, Asurluların ve Uzakdoğuluların davulu kullandıkları bilinmektedir. Bilinen en eski daalahelanı versinvulun neolitik çağda yapılmış olmasına karşın, insanın ritim duygusunun çok daha önce gelişmiş olduğu sanılmaktadır. Amerika Yerlileri dinsel törenlerinde dans ederken, tempo tutmak için davul çalarlardı. Afrika’nın Siyah halkı, hem dans ederken hem de şifreli vuruşlarla kabileden kabileye haber yollarken davulu kullanırdı. Afrika’da bu amaçla hâlâ davul kullanılmaktadır. Türk vurmalı çalgılarının sembolü olarak kabul edilmektedir. Davul tarihimizde çok değişik amaçlarla kullanılmıştır. Türkiye’nin her yerinde değişik cins ve boylarda davul bulunmaktadır. Kasnak, ip ve deri olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Tokmak ana ritmi, çubuk ise detayları çalmaktadır. Genellikle küçük davul, orta davul, büyük davul ve koltuk davulu gibi mahalli boyları ve adları bulunmaktadır. Türklerde kullanılan en eski çalgıdır. Sesinin gür oluşu ve etkisi nedeni ile bir haber aracı olarak ta kullanılmıştır.


Davulun, müzikte kullanılmasından başka, haber aracı olarak çeşitli işlerde kullandığı zamanlar olmuştur. Yalnız başına ilan ve haber verme işlerinde, bekar odalarında, hanlarda, şehirlerde, akşam kapilar kapanırken, yanqın haberinde, fetih haberinde, savaşta dağılmış askeri bir araya toplamakta, divar kuruluna haber vermek işlerinde, askeri saf düzeni alınmasını işaret etmekte ve kale kuşatmalarında düşman tağımlarının yerini bulmakta kullanılmış olduğu bilinmektedir.


Çeşitli işlerde kullanılan davulun aldığı görevler:


Tabl-ı beşaret,

Tabl-ı asayış,

Tablmı cenk veya saf,

Tabl-ı cenk-i harbi,

Tabl-ı derbent,

Tabl-ı orduğah nöbetleri,

Tabl-ı yangın haberleri,

Tabl-ı lağım bulma.


Tabl-ı Beşaret


Bir kale fethedildiği zaman çalınan davula verilen isimdir. Fetihler, fatihleri olan hükümdarlar tarafından fetihname veya beşaretname denilen mektuplarla komşu hükümetlere ve yurt içindeki şehirlere bildirilirdi. Fetih haberi alan şehirlerde, kalelerde fetih şenlikleri yapılırdı. Tabmı beşaret denilen davul çalınması da bu anlamdadır. Mısır seferinde Tumanbay ele geçirildiği zaman Yavuz Sultan Selimin huzuruna “tabl-ı beşaret” gümbürtüleri ve top gürültüleri arasında törenle çıkarılmıştı.


       Tabl-ı Asayış


Savaşta gece bastırınca askerin dağılarak birbirinden ayrı düşmemesi için çalınan bir ritmdir. Asayiş davulu çalındıktan sonra çarpışmaya son verilir, herkes olduğu yerde kalır ve etrafa karakollar kurularak sabah olması beklenirdi.


       Tabl-ı Cenk veya Saf


Savaşın başladığı anı belirlemek için çalınan davul tarafından yapılan bir çalış biçimidir. Bazen köşün (kös, tek derili olup madeni büyük bir kase üzerine gerilen deve ve benzeri hayvan derileriyle kaplı, iri bir çift tokmağı olan büyük duvallara denir.) katılmasıyla da çalındığı olurdu. Saf vuruşu çalındığında asker, bir çeşit savaş düzeni olan saf oluşturur ve bu şekilde savaşa girilirdi. Bundan böyle, XVI yüzyılın sonlarına kadar savaşlarda saf oluşturularak davulların ve köslerin saf usulü vurması devam etmiştir.


1402de ankara Savaşında Sultan Yıldırım Beyazıt, Timura karşı savaşa başlarken saf çalınıyordu: “Sultan Beyazıt sancakları çözdürdü. Kösler çalındı, saf–ber–saf bağlandı”.


Fatih Sultan Mehmet, Kara Buğdan kazasında, “Padişah buyurdu: Hey gaziler ne durursunuz, qayret-i islamdır. Ve illa saf saf olup alaylar bağlansın” dedi.


       Tabl-ı Cenk-i Harbi


Biten savaştan sonra divan toplantısını haber vermek için çalınan davullara tabl-ı cenk-i harbi denir. 1456da Varnada, baskıncı Kazaklar yenilgiye uğradıktan sonra cenk-i harbi davulları ile divan kurulmuştu. “Bade Paşanın seraperdesi gelüp cümle orduyu islam tınab tınabe çataçet kurulup, cenk-i harbi tabılları döğdürüp divan-ı padişahi oldukta” ifadeleri kayıtta mevcuttur.


       Tabl-ı Derbend


XVII yüzyılda kervansaraylarda, hanlarda ve bekar odalarında ve şehir kapılarında, yatsıdan sonra kapılar kapanacağından kimsenin içeri alınmaması veya dişarı çıkarılmaması veya dişarı çıkarılmaması için verilen işaret üzerine çalınan davullardır. Bu yüzyılda Malatyada bekar odalarında, Rumelide sınır kalelerinde, Tatvanda davul çalınıp kapılar örtülürdü. Tatvanda eskiden Süleyman Han (Kanuni zamanında) “Zal paşa burada müfid ve muhtasar bir kala bina ettürüp derbend çalınır olmuştu”.


       Tabl-ı Ordugah Nöbetleri


Ordugahı koruyan karakol erlerinin ve kalelerde nöbet bekleyen erlerin uyumaması için için çalınan davullardır. Bu davullar çalarken yektir Allahdiye bağırırlardı. Mahmut Şevket Paşa da bunu şöyle bildiriyor: “Orduğah ve kalada asker hal-i teyakkuz ve intibah üzere bulundurmak için davul çalınır idi. Tablzen davul çaldıkları vakit ara sıra yektir Allahdeyü bağırırlar ve davulu ol vezinde çalarlar idi” demektedir.


       Tabl-ı Yangın haberi


Istanbulda Ağa Kapısıındaki yangın köşkünden görülen yangınlarda çplınan davullardır.


       Tabl-ı Lağım Bulma


Kale kuşatmalarında düşmanın, kale duvarlarını yıkmak için lağım kazıp kazmadığını anlamaya yarayan hassas davullara denir. Bunlar, yere dikili iki ağac üzerine oturtulur ve üstüne çomağı bağlanır. Tokmak titrerse düşmanın kazma faaliyetinde bulunduğu anlaşılır ve derhal karşı önlem alınırdı.


Türkler bu yönetimi Kanuni Sultan Süleymanın Rodos kuşatması sırasında bulmuşlar ve uygulamışlardır.


XVII yüzyılda da davul içine darı ve büğday koymak suretiyle düşman lağımları araştırılmıştır. 1657de Kazakların Özü kalesini kuşattıklarında, kalede bulunan Evliya Çelebi “Lakin onların lağım hilelerinden havf edüb kalanın içinde, divanlarında lağım yerleri arayup, kala divanları üzerine davullar koyup, davulların içine darı ve buğday döküp lağım hilesi gözetirdik. Küffar kala temelinü kazıp lağım ederse, davullar üzere darılar lağımcıların külüngü darbesinden sıçraşırlar, hamdullah öyle bir lağım hilesi duyulmadı” diyor.


Tarihin ilk çağlarından beri Asyada Hunlar, Mezarotamyada Sümerliler tarafından kullanıldığı anlaşılan davulları, Romalılar çarpıştıkları Hun ve Avarlarda görmüşlerdi. Avrupaya geçerek tanıtılıp yerleşmesini sağlayan ise XVI yüzyılda Osmanlı Türkleri olmuştur. Türk ordu mızıkasının baş sazı olan davul Avrupada “Turkische trommel” ve “tambour des Turcs” diye anılmaya başlamıştı. Osmanlı mehterhanesinden örnek alınarak Avrupada kurulan takımlardan, sanat musikisine de geçmişti. Bestesi Gluck, Mekke hacıları Operasında 1764 yıllarında davula yer vererek eserin içinde zille birlikte icra ettirmişti. Yakin Doğu memleketlerinde de daul, türklerden kalmalığını ismi ile birlikte sakladı: 1809da davula Mısırda “tabl Tourky” (tabl-ı Türki) libyada “toultanen Dourgnı (tabl-ı sultan-i Türki)” deniyordu. 1778–dan 1854e kadar geçen sürede, Villoteau, Mozin, Boistse ve başkanları tarafından davulların Türkmen kökenli olduğu iyice belirtilmiştir. Spontini La Vesatane (1807) ve Fernan da Cortes (1809) operalarında kullanıldıktan sonra davula orkestrada da yer verildi. Bethoven, savaş senfonisinde (1813) davula top gürültülerini canlandırtdı. Berlioz, Faustdakı Macar Marşında, Rossini ile Vagner de operlarında davul kullandılar.


Kaynak: Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi, Wikipedia



Dünyadaki İlk Davul

Dünyadaki İlk Fotokopi Makinesi

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/05/ilk-fotokopi-makinesi.jpg

Dünyadaki İlk Fotokopi Makinesi


ilk fotokopi makinesi Dünyadaki İlk Fotokopi Makinesi

ilk fotokopi makinesi


Dünyadaki ilk fotokopi makinesi, İngiltere’nin Birmingham şehrinde James Watt tarafından icat edildi. İlk fotokopi makinesinin icadı James Watt tarafından yapılmıştır. Fakat tarihte ilk fotokopi makinesini 1938 yılında Chester Carlson tarafından icat edildiği bilgisi yer alır.


İngiltere’nin Birmingham kentinde, buhar makineleri işi yapan James Watt tarafından bulundu. Watt, 24 Temmuz 1778 günü, Dr. Black’a yazdığı mektubunda, buluşundan şöyle söz ediyordu:


“Birkaç gün önce, yazdığım yazıları çoğaltan bir makine yapmayı başardım. Bu sayede, mektuplarımı kolayca çoğaltabiliyorum.”


Aygıt, düz bir baskı yatağı ile bir yanda bir kol veya üstte bir dikey civatadan oluşmaktaydı. Çoğaltılması istenen yazı ya da şekil, prese yerleştirilmeden önce altına, daha önceden sirke-boraks, istiridye kabuğu tozu ve damıtılmış sudan oluşan bir karışıma batırılarak ıslatılan bir şeffaf kâğıt konuyordu.


Watt, bu özel mürekkebin patentini 14 Şubat 1780′de aldı. Çoğaltılması istenilen yazı ya da şekil, alttaki özel mürekkebe batırılmış kâğıdın üzerine tersten çıkıyordu. Daha sonra kâğıt, kalıp presin üst kısmına alınarak istenilen miktarda çoğaltma yapılabiliyordu. Watt’ın bu makinesi, bir anlamda bugünkü ofset baskı tekniğinin de ilk öncüsüydü.


Tarihte fotokopi makinesinin icadı hakkında yer alan bilgilerde 1938 yılında Chester Carlson tarafından icat edildiği bilinir. Aslında ilk fotokopi makinesi işlevi farklı metot ile de olsa James Watt tarafından icat edilmiştir. 1960 yıllarına gelindiğinde Xerox firması bu makineyi daha gelişmiş bir hale getirmiştir. 1903′te George C. Beidler (ABD) tarafından icat edilen ilk fotokopi makinesi aslında çoğaltılacak belgelerin fotoğraflarını çekiyordu fakat işlemin yavaş ve uzun süreli olmasından ötürü ilgi görmedi. Çağdaş elektrostatik fotokopi makinesini ise 8 Eylül 1938′de patent başvurusunu yaptığı, “elektron fotoğrafçılığı” adını verdiği yöntem ile Chester F. Carlson tarafından icat edildi.


Fotokopi makinesi, çeşitli belgeleri ve diğer görsel materyalleri hızlı ve ucuz bir şekilde çoğaltmak için kullanılan bir cihazdır. Türk Dil Kurumu tarafından tıpkıçekim sözünün uygun bir karşılık olduğu bildirilmektedir.


İlk fotokopi makinesini 1938 yılında Chester Carlson icat etmiştir. 1960′lı yıllarda ABD’li Xerox firması tarafından fotokopi makinesi geliştirilmiştir. Günümüzde pek çok fotokopi makinesi Karbon elementinden oluşan tonerler yardımıyla belgeyi kopyalama işlemi yapmaktadır. Bu sistemden daha önce; elektrostatik kağıda baskı yapan, sıvı mürekkeple çalışan makinalar vardı. Bugün üretilen dijital makinaların, analog makinalardan farkı, esas olarak görüntüyü tarama yöntemidir.


 



Dünyadaki İlk Fotokopi Makinesi

Dünyadaki İlk Deterjan

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/05/deterjan.jpg

 


Dünyadaki İlk Deterjan


deterjan Dünyadaki İlk Deterjan

ilk deterjan


Dünyadaki ilk deterjan 1917 yılında Almanya ‘da Nekal ismi ile satışa sunulmuştur. Deterjanın icadı Belçikalı kimyager A. Reychler tarafından gerçekleşti. A. Reychler deterjanın mucidi olarak bilinir.


Deterjan, petrol türevlerinden elde edilen, temizleme, arıtma özelliği bulunan, toz, sıvı veya krem durumunda olabilen kimyasal madde, arıtıcı olarak tanımlanmaktadır.


İlk deterjan üretimi 1917 yılında Almanya’da yapılmıştır. Alman kimyacı Charles Frederick Gunther , naftalini alkilleştirerek elde ettiği maddeyi sülfonlamış ve bunun sonucunda ilk deterjanın aktif maddesini elde etmiştir. Bunu sonraki yıllarda özellikle Alman kimyacıların araştırmaları takip etmiş ve 1932 yılında Henkel’in Fewa ve Procter and Gamble’ın Dreft markalarıyla piyasaya çıkardığı yağ alkolü sülfatı bazlı deterjanlar ilk deterjanlar olarak tarihe geçmiştir.


Deterjan dediğimiz sentetik karışımlarla kıyaslanırsa, sabun çok daha yetersiz bir temizleyicidir. Deterjanın içinde bulunan hidrofilik atomlar, suyu çok severler. Yine deterjandaki hidrofobik denilen bir grup atom da, sudan hiç hoşlanmaz. Bu son gruba giren atomlar, kendilerini yağlara ve öteki kirlere bağlarlar. Sonra suyu seven hidrofilik atomlar, yağlı ve kirli hidrofolik atomları temizleyerek götürürler. Bu sayede deterjan, kirlerin korkulu rüyası olmuştur.


Deterjan ile ilgili yukarıda bahsedilen formülü ilk keşfeden Belçikalı kimyacı A. Reychler oldu. Onun 1913 yılındaki buluşundan sonra, 1917′de Almanya’da Nekal adı altında ilk ticari deterjan satışı başladı. A. Reychler deterjanı bulan kişi olarak tarihe geçmiştir.


İkinci Dünya Savaşı sırasında deterjan üretimi hızla arttı. Çünkü, temizlenmesi gereken birçok üniforma vardı ve bunların, suyun hiç köpürmediği tuzlu sularda yıkanması gerekiyordu. Sıradan deterjanlar, bazı proteinleri, örneğin yumurtayı ayrıştıramadıkları için, temizleyemezler. Bu tür proteinleri yalnız bazı enzimler ayrıştırabilir. 1967′den itibaren deterjanlara bu amaçla bazı enzimler eklendi. Bunun ilk uygulamasını ABD’nin Ohio eyaletinde faaliyet gösteren Proctor and Gamble adlı şirket yaptı.



Dünyadaki İlk Deterjan

Kırılmayan Ampulün İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/05/kirilmayan-ampul.jpg

Kırılmayan Ampulün İcadı


kirilmayan ampul Kırılmayan Ampulün İcadı

kırılmayan ampul


Ampulün mucidi Sir Humphry Davy olmasına rağmen, dayanıklı ampul icat eden Edison ‘u ampulün mucidi olarak bilinir. Edison ‘un bulmuş olduğu, daha doğrusu icat ettiği ampul ne kadar dayanıklı siz karar verin. Günümüzde de kullandığımız bu ampuller zamanla patlıyor ve çöp haline geliyor. Bilim adamları ise buna bir çare bulmuşlar.


Edison, ampulün icadı ile bilinir. Aslında Edison dayanıklı ampulü icat etmeye çalışmıştı. Fakat bir ampul yere düştüğünde kolayca kırılabiliyor. Hatta asılı iken sert bir darbede bizi karanlık bir ortama maruz bırakabiliyor. Bilim adamları bunları düşünerek cam kullanılan ampul yapımında, elastik bir malzeme kullanmayı denemişler. Bu sayede ampulü daha dayanıklı hale getirmeyi başarmışlar.


Kırılmayan ampulün icadı ile artık evlerimizde ampullerin patlaması kırılması gibi bir derdimiz olmayacak. Çeşitli renklerde üretilmiş olan kırılmayan ampuller, henüz piyasada yaygın olmasa da, ilerleyen zamanlarda her evde görebileceğiz.



Kırılmayan Ampulün İcadı

21 Nisan 2013 Pazar

Sperm Flash Disk İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/flash-disk.jpg

Sperm Flash Disk İcadı


flash disk Sperm Flash Disk İcadı

flash disk


Flash disk her bilgisayar kullanıcısının olmazsa olmaz veri depolama ekipmanıdır. Taşınabilir ve pratik kullanımı da günümüzde flash disk kullanımını oldukça yaygın hale getirmiştir. Bu nedenle kullanıcının ilgisini çekmek için çeşitli flash disk tasarımları yapılmıştır. bu tasarımlardan ilginç bir tanesini daha sizlere tanıtmak istiyoruz.


Dünyadaki ilk flash disk 2000 yılında IBM ve Singapurlu Trek Teknoloji Şirketi ile birlikte icat edilmiş ve satışa sunulmuştur.


Sperm flash disk görüntü itibari ile sperme benzeyen, üreticiler tarafından ilgi çekici bir tasarımda olan Flash disk üretilmiş. Bu flash disk ile arkadaşlarınızın yüzünde bir tebessüm oluşturabilirsiniz.


Sperm USB Bellek sizin genetik özelliklerinizi aktarmasa da sizin için önemli olan tüm belge ve bilgileri başka bilgisayar ve donanımlara taşır. Aşağıda bu flash diske ait özelliklere ulaşabilirsiniz. Bu flash diskin fiyatı yaklaşık 20 dolar civarındadır.


Kapasite : 8 GB

USB: 2.0

Uyumluluk: Windows XP, 7, Vista, Mac


Sperm Flash Disk İcadı

Dünyadaki İlk Deve Sütünden Çikolata

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/cikolata.jpg

Dünyadaki İlk Deve Sütünden Çikolata Yapımı


cikolata Dünyadaki İlk Deve Sütünden Çikolata

çikolata


Dünyada ilk deve sütünden yapılan çikolata Dubai’de Al Nassma Chocolate firması tarafından yapılmıştır. Dünyanın ilk deve sütlü çikolatasını üreten Al Nassma firması, Arap, Avrupa, Japonya ve ABD’ye açılmayı planlıyor.


Alman ve Köln şehrinden Martin van Almsick Dubai ‘de yaptığı ilk deve sütü ile yapılmış çikolata ile ses getirdi.


 


Birleşik Arap Emirlikleri şirketi Al Nassma’nın Genel Müdürü Martin Van Almsick, deve sütlü çikolatasını, ilk Suudi Arabistan’da, daha sonra sırayla Bahreyn, Katar, Kuveyt ve ABD’de piyasaya sürmeyi planladıklarını açıkladı. Al Nassma, ürünlerini satmak için İngiliz Harrods mağazaları ve San Francisco’dan Chocolate Covered’la görüşüyor. Dubai Emiri El Mahdum’un sahibi olduğu şirket, yılda 100 ton çikolata üretmeyi amaçlıyor.


Dünya’nın deve sütüyle yapılan ilk çikolatası 2008 yılından beri Dubai’de bir Alman tarafından imal ediliyor. Çöl ortasında ‘Camelicious Farm’ isimli deve çiftliğinin sahibi Köln’lü Martin van Almsick bir yıldan beri burada deve sütüyle çikolata üretiyor.


Dubai’de gökdelenlerini geride bırakıp otoyolda seyrinize devam ettiğinizde sağınızda ve solunuzda, ta ki otoyol levhaları ‘Exit 26′ ile vaha şehri Al Ain’e çıkışı verene kadar uçsuz bucaksız çölden başka bir şey göremiyorsunuz. Aydaki arazi görünümüne benzer bu bölgede Martin van Almsick şakavari tabiri ile develer için beş yıldızlı bir otel işletiyor. Yani Köln’lü Martin’in deve çiftliği ‘Camelicios Farm’.


‘Al Nassma’ isimli şirketin sahibi Martin van Almsick enternasyonal ekibi ile burada bir yıldan beri dünyanın tek deve sütü çikolatası imalatı yapıyor. Almsick’in en önemli işçileri çikolata üretiminin temel maddesi (hergün iki ila on litre kadar) sütü veren 3000 dişi deve.


Ortalama olarak 2000 litre deve sütünden 200 kilogram süttozu elde ediliyor. Elde edilen süt tozu uçakla Viyana’ya gönderilerek burda Madagaskar’dan getirtilen vanilya, Gana’dan getirtilen kakao ve Fildişi’nden gizli bazı maddelerle karıştırılarak tam sütlü beyaz çikolata üretiliyor. Ağızda eriyiveren çikolatada hissedilen hafif tuzluluk ilk defa yiyenleri önce biraz şaşırtıyor.


Martin van Almsick ürettikleri çikolata tadının tüketenler tarafından unutulmadığını, bu yüzden satışlarının hızlı bir şekilde arttığını söyledi. Özellikle Birleşik Amerika Devletlerinde ve Asya’da çok satıldığını belirten Almsick, Dubai kralı Şeyh Muhammed bin Raşid Al-Maktum’un da bu çikolatayı çok sevdiğini ifade etti.


Dünyanın tek deve çikolatasının bir paketi 25 Dirhem’e yani yaklaşık 5 Euro’ya satılıyor. Tam sütlü, hurmalı, portakallı, makadam fıstıklı ve yüzde 70 kakaolu Arabia olarak beş ayrı çeşidi üretiliyor. Martin van Almsick tarafından üretilen deve çikolatasını halen Almanya’da satın almak mümkün değil. ‘Taze esinti’ ismi verilen deve sütü çikolatasından yemek isteyenler Dubai’ye gitmek, ya da oradan yolu geçiyorsa Dubai havaalanında kısa bir mola vermek zorunda.


Kaynak: AA, Dünya bülteni



Dünyadaki İlk Deve Sütünden Çikolata

Vajinismustan Kurtulmak Sizin Elinizde

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/vajinismus.jpg

vajinismus Vajinismustan Kurtulmak Sizin Elinizde

vajinismus


Vajinismus, kadının elinde olmadan tamamen isteği dışında cinsel birliktelik esnasında eşini geri itmesi, bacaklarını birleştirmesi ve devamında cinsel ilişkiyi sonlandırması olarak adlandırılabilir.


Çoğu kadın vajinismus olduğunu kabul etmek istemez. Ya da bu sorunu yok gibi davranabilir ve zamanla kendiliğinden geçeceğine inanır.


Vajinismusta her geçen gün birlikteliklerin ve evliliklerin olumsuz bir yöne gitmesine neden olur. bu nedenle vajinismus sorunu yaşayan kadınların bütün korku ve kaygılarını bir yana bırakarak güvenilir bir uzmandan yardım almaları en doğru yaklaşımdır.


Aşağıdaki videoda op. Dr. Ayşe Duman vajinismus hakkında bilgi veriyor



Kişi kendinde vajinismus olduğunu nasıl anlar?


Aşağıda sıralanan belirtilerin bir ya da birkaçını yaşıyor olmak vajinismusun bir belirtisi olabilir;


  • Evlendikten sonra ilk gece birlikte olamamak

  • Erkek cinsel organının kadının vajinasına gireceği zaman aşırı ağrı ve acıya maruz kalması

  • Korku ve kaygılardan dolayı cinsel birliktelikten kaçınma

  • Cinsel birleşme anında bacaklarda, vajina bölgesinde kasılma ve nefes alış verişlerinde tıkanma

  • Hiçbir nedeni olmaksızın ortaya çıkan cinsel ağrılar

  • Cinsel birliktelik anında batma ve yanma hissi

  • Jinekolojik muayene sırasında ve tampon uygulamalarında zorlanma

Birçok kadında isteyerek cinsel birliktelik anında ağrı ve acı hissi ortaya çıkmaktadır. Bazı kadınlarda kanama korkusu ve eşiyle alakalı başka problemlerden dolayı cinsel birliktelik anında kasılmalar oluşur. Bu nedenlerden dolayı kadın cinsel ilişkiye girmek istemez. Bu sorunlar vajinismus ile alakalı değildir ve kesinlikle karıştırılmamalıdır. vajinismus hastalarında cinsel ilişki arzulanmasına rağmen istem dışı kasılmalardan dolayı birliktelik gerçekleşemez ya da çok zor şartlar altında gerçekleşir.


Vajinismusun görülme olasılığı nedir?


Soruna genel olara bakılacak olursa neredeyse 10 kadından 1’ inde vajinismus sorunu görülmektedir. Ancak bu sayı daha da fazla olabilir. Çünkü çoğu vajinismus hastası bu sorunu kendi içinde yaşamakta ve hiç kimse ile paylaşamamaktadır.



Vajinismustan Kurtulmak Sizin Elinizde

Dünyadaki İlk Kalorifer Sistemi Kullanılan Saray

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/ishakpasa-sarayi.jpg

Dünyanın İlk Kalorifer Sistemi Kullanılan Sarayı


ishakpasa sarayi Dünyanın İlk Kalorifer Sistemi Kullanılan Sarayı

ishak paşa sarayı


Dünyada kalorifer sisteminin kullanıldığı ilk saray İshak Paşa Sarayı ‘dır. İshak Paşa Sarayı, Ağrı ilinin Doğubeyazıt ilçesinde bulunmaktadır. Sarp kayalar üzerinde yapılmış olan bu saray ilk kaloriferli saray olarak bilinir.


İshak Paşa Sarayı, kartal yuvasını andıran 116 odalı bu saray aslında türbesi, cami, surları, iç ve dış avluları, divan ve harem salonları, koğuşları ile bir bey kalesidir. İshak Paşa Sarayı, 1685 yılında Doğubeyazıt Sancak Beyi Çolak Abdi Paşa tarafından inşaatı başlatılmıştır. İnşaatın bitimi Çolak Abdi Paşa’nın oğlu Çıldır Valisi İshak Paşa ve torunu Mehmet Paşa tarafından 1784 yılında bitirilmiştir. 7.600 m² bir sahada yapılan sarayın inşaatı tam 99 yıl sürmüştür.


Türk mimarisinin en güzel örneklerinden olan İshakpaşa Sarayı; Türkistan, Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini birleştiren bir yapıdır. Caminin kubbeleri Türkistan kubbeleri gibidir. Saray Topkapı Sarayı’nı andırır, kapıları ise Selçuklu stilindedir.


İshakpaşa Sarayı, 50 x 115 metre alanı kapsayan sarayın Harem Dairesi iki katlı, diğer bölümleri tek katlı idi. Günümüzde ikinci kat tamamen yıkılmış durumdadır. Saraya ancak doğudaki tepeden açılan bir kapıdan girilir. Diğer tarafları 20-30 metre yükseklikte sağlam duvarlarla çevrilidir. Kapıdan, önce dış avluya girilir. Dış avlunun etrafında uşak ve seyis odaları ve tavlalar vardır. Dış avludan iç avluya kemerli tak şeklinde büyük bir kapıdan girilir. İç avluda çeşitli odalar ve koğuşlar vardır. Ortadaki harem dairesinin duvarlarında İshak Paşa’yı öven yazılar bulunmaktadır. Kapının iki yanında iki aslan heykeli vardır. Divan odası ise 20 metre genişlik ve 30 metre uzunluktadır.


Aynı zamanda, dünyanın ilk kalorifer tesisatı döşenen sarayıdır.


Eskiden sarayın olduğu yer, sarayın tam ortada bulunduğu bir yerleşim merkeziydi. Ova tarafında evler, diğer yanlarda camiler, mezarlık ve diğer yapılar vardı. Fakat bu yapıların hepsi yıkılmıştır. Saray son yıllarda yapılan tamirat ile tamamen yıkılmaktan kurtarılmıştır.


Kaynak: Wikipedia



Dünyadaki İlk Kalorifer Sistemi Kullanılan Saray

18 Nisan 2013 Perşembe

Winamp Mp3 Çalar İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/winamp-mp3.jpg

winamp mp3 Winamp Mp3 Çalar İcadı

winamp mp3 çalar


Bilgisayarları 1995 yıllarında kullanmaya başladığımızda müzik dinlemek için winamp programını kullanırdık. Yıllardır popüler bir medya oynatıcısı olan bu programı bilmeyen bilgisayar kullanıcısı yoktur herhalde..


Yıllardır kullandığımız bu medya oynatıcısı artık mp3 çalar şeklinde karşımıza gelmekte. Son yıllarda hemen hemen herkesin kullandığı mp3 çalarlar için, artık winamp görünümünde bir tasarım yapılmış. Default skin şeklinde hazırlanan bu tasarım için skin değiştirmek mümkün mü acaba?



Winamp Mp3 Çalar İcadı

13 Nisan 2013 Cumartesi

Tüp Bebek Tedavisinde Merak Edilen Sorular

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/tup-bebek.jpg

 


tup bebek Tüp Bebek Tedavisinde Merak Edilen Sorular

tüp bebek


Tüp bebek nedir?


Baba aydından elde edilen spermler ile anne adayından elde dilen yumurtaların laboratuvar ortamında döllenmesini sağlayan bir uygulamadır.


Tüp bebek tedavisinde yaş sınırı var mıdır?


Tüp bebek tedavisi 45 yaşlarına kadar uygulanabilen bir tedavi yöntemidir. Ancak 40 yaşından sonra

tedavinin başarısı büyük ölçüde azalmaktadır.


Tüp bebek tedavisinin aşamaları nelerdir?


 


  • Yumurtaların uyarılması

  • Yumurta toplanması

  • Yumurta ve spermin döllenmesi

  • Döllenen yumurtanın yani embriyoların anne rahmine transfer edilmesi

Aşağıdaki videoda Prof. Dr. Bülent Tıraş tüp bebek aşamalarını detaylı şekilde anlatmaktadır



Baba adayında şayet sperm sayısı çok az ise ya da hiç bulunamamış ise ne yapılmalıdır?


Sperm sayısı az olan baba adaylarında mikroenjeksiyon tekniği kullanılmaktadır. Ancak hiç sperm bulunamamış ise cerrahi işlemler ile testislerden sperm elde edilebilir.


Tüp bebek tedavisi cinsel birlikteliği etkiler mi?


Genelde adaylara gebelik testi yapılana ve sonuç alınana kadar cinsel birliktelik yasaklanmaktadır.


Tüp bebek tedavisinde uygulanan ilaçların zararı var mıdır?


Tüp bebek tedavisinde anne adayına uygulanan ilaçların hiçbir zararı kanıtlanmamıştır. Kanser olasılığı gibi bir durum söz konusu değildir. Uygulanan ilaçların en önemli riski yumurtalarda aşırı uyarılmadır.


Tüp bebek tedavisi sonucu dış gebelik gelişebilir mi?


Çok düşük ihtimaller ile dış gebelik gelişme riski vardır.


Tüp bebek tedavisi ne kadar zamanda tamamlanır?


Tedavinin başlangıç günü ile gebelik testi yapıldığı gün yaklaşık olarak bir ay kadar sürer. Aşağıdaki videoda Prod. Dr. Bülent Tıraş tedavinin ne kadar süreceği hakkında detaylı bilgi vermektedir



Tüp bebek tedavisi ile oluşan gebeliklerin düşük riski diğer gebeliklere göre daha fazla mıdır?


Diğer gebeliklere oranla daha fazla değildir.


Tüp bebek tedavisi kaç defa denenebilir?


Tüp bebek tedavilerinde uygulanan 3 denemeden sonra gebelik şansında düşüş yaşanabilir. Ancak daha sonraki denemelerde de gebeliğin oluşma ihtimali vardır.



Tüp Bebek Tedavisinde Merak Edilen Sorular

7 Nisan 2013 Pazar

Dünyadaki İlk Telgraf

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/ilk-telgraf.jpg

Dünyadaki İlk Telgraf


ilk telgraf Dünyadaki İlk Telgraf

ilk telgraf


Dünyadaki ilk telgraf Samuel Morse tarafından 1837 yılında icat edilmiştir. Telgrafın icadı ile haberleşme anlamında büyük bir gelişme yaşanmıştır. Çünkü telgraf, elektrik ile çalışan ilk haberleşme aracı olarak bilinir. Morse 1937 yılında telgrafın patentini de almıştır.


1830 yılında Amerikalı Joseph Henry, elektrik akımını teller vasıtasıyla uzaklara taşıyıp, oradaki bir zili çalıştırdı. Zil bir elektromıknatısa bağlı olarak çalışmaktaydı. Bu elektrikli telgrafın icadı için bir sinyaldi.


1832 yılında Amerikalı ressam Samuel Morse, bir yolculuk sırasında kendisine elektro mıknatıstan söz eden bir yolcuyla tanışmıştı. Telgraf üstünde zaten çalışmaları olan Morse, bu sefer elektro mıknatıslı telgraf için çalışmaya başladı. 1835 yılında, Morse ilk elektromıknatıslı telgrafını yaptı. O telgrafta bulunan elektromıknatısa başlı bir kalem vardı. Bu kalem kağıt bir şerit üzerine elektro mıknatıstan aldığı hareketle zig zag çizgiler çiziyordu. Bu sistem pek başarılı değildi.


Samuel Morse, daha sonra Morse ve yardımcısı Vail bunu geliştirdiler. Nokta ve çizgilerden oluşan bir kodlama sistemi ortaya çıkardılar. Bu kodlama sistemi, daha sonra tüm dünyada kabul gören Mors alfabesiydi.  O yıllarda telgraf en popüler iletişim aracı oldu.


A.B.D.’den araştırmacı Samuel Mors bulduğu aleti Amerika ve Avrupa’da yardımcı olacak devlet bulamadığı için İstanbul’a gelmiş ve Sultan Abdülmecit Han’dan yakın ilgi görmüştü.


Varna’dan Saray’a kadar gelen hat tamamlanınca Sultan’a “Emredin yazalım!” Sultan’ın “Beklenen gemi geldi mi? Avrupa ne hal içindedir?” sözleri, vericiyle Varna’ya ulaşmış ve hayretler içinde gelen cevap Sultan’a ulaştırılmıştır. Sultan “Maşallah, Maşallah!” diyerek Mors’a elmaslı bir madalya ile üzerinde Abdülmecit Han’ın imzası olan patent verilerek taltif edilmiştir. (1855)”


Dünyadaki İlk Telgraf Hattı


İlk telgraf hattı ise 1843 yılında Washington, D.C. ile Baltimore, Maryland arasına çekildi.


Telgraf Nasıl Çalışır?


Elektrikli telgraflar, bir verici, bir alıcı ve ikisi arasına çekilmiş elektrik hattından meydana gelir. Vericiye maniple denir. Maniple, telgraf şebekesindeki elektrik akımını açıp kapayan anahtarlardır. Manipleye basınca devre tamamlanır ve telgraf şebekesinden akım geçer.


Karşı tarafta ise alıcılar vardır. Alıcılar, elektro mıknatıs bobinlerden yapılmışlardır. Elektro mıknatısın karşısında ileri geri hareket edebilen madeni bir çubuk vardır. Bu çubuk elektro mıknatıstan akım geçtiği zaman hareket eder. Çubuğun ucundaki mürekkepli kalem bir kağıt şerit üzerine nokta (.) veya çizgi (-) şeklinde şekiller çizer.


Sesle çalışan alıcılar da vardır. Bunlar kağıt bir şeride yazı yazmak yerine, sert bir cisme vurarak tıkırtı çıkarırlar. Tecrübeli telgraf operatörleri , bu tıkırtıları dinleyerek mesajı çözerler. Burada kısa tıkırtı nokta (.), uzun tıkırtı çizgi (-) anlamına gelmektedir.


Samuel Morse tarafından, telgraf yoluyla yollanmış ilk mesaj; 1844. Mesajda İngilizce “Tanrı ne yaptı ?” yazmaktadır.



Dünyadaki İlk Telgraf

Dünyadaki İlk Direksiyon Dersi

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/ilk-direksiyon-dersi.jpg

Dünyadaki İlk Direksiyon Dersi


ilk direksiyon dersi Dünyadaki İlk Direksiyon Dersi

ilk direksiyon dersi


Dünyadaki ilk direksiyon dersi 1900 yılı Temmuz ayı itibari ile İngiltere’nin Londra şehrinde Motor Carriage Supply Co. şirketi tarafından verilmeye başlanmıştır.


Hatırlayacağınız üzere ilk sürücü belgesi sahibi günümüz otomobillerinin muciti olarak görülen, Karl Benz ‘dir. İcat etmiş olduğu araç Motorwagen ‘in çıkarttığı gürültü ve rahatsızlık yüzünden Mannheim vatandaşları Benz’den şikayetçi olmuştur. Ardından Karl Benz, yetkili kurumlardan kamu alanlarında arabasını kullanabilmesine olanak tanıyan bir izin belgesi almıştır. Tarihteki ilk ehliyet olarak da bilinir.


Londra’da Motor Carriage Supply Co. şirketi, 1900 yılı Haziran ayından itibaren direksiyon dersleri vermeye başladı. Bu dersler tarihte ilk defa direksiyon dersi verilmesi olarak geçmektedir. Şirketin öğretmeni, bir bayan öğrenci tarafından “sabırlı, ısrarlı ve cesaret verici” olarak nitelendirilen Bay Harkinson’du. Şirket, direksiyon derslerini ek iş olarak veriyordu. Çünkü, The Motor Carriage Supply Co., Londra’nın gerçek anlamda ilk servis istasyonuydu.


Günümüzde direksiyon dersleri, çeşitli sürücü kursları tarafından ehliyet alınması için çeşitli dersler verilerek yapılmaktadır.



Dünyadaki İlk Direksiyon Dersi

Dünyadaki İlk Boşanma Davası

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/04/ilk-bosanma.jpg

Dünyadaki İlk Boşanma Davası


ilk bosanma Dünyadaki İlk Boşanma

ilk boşanma davası


Dünyadaki ilk boşanma davası 1546 yılında, İngiltere ‘de Lady Sadleir ile, ilk kocası Mr. Barr arasında yapılmıştır.


Dünyada resmi yasalarla ilk boşanma 1546 yılında gerçekleşti. Lady Sadleir, ilk kocası Mr. Barr’ın, bir gün Standon şehrinde ortadan kaybolması ve bir daha görünmemesi üzerine beklemiş, aradan yıllar geçtikten sonra, Sir Ralp Sadleir ile ikinci evliliğini yapmıştı. Ancak bu evlilik gerçekleştikten sonra, evliliğin mutlu günlerinde, Margaret Sadleir’in eşi, hiç beklenmedik bir biçimde ortaya çıktı.


Bu durumda Sadleir 2 evlilik yapmış oluyor ve yasalar gereği 2. evliliği geçersiz sayılıyordu. Kilise, bu durumda Leydi Sadleir’in ikinci evliliğinin geçersiz olacağını ve ilk eşine dönmesi gerektiğini ileri sürdü. Oysa şanssız kadın, ikinci evliliğini hiçbir art niyeti olmadan, ilk eşinin öldüğüne kesinlikle inandığı için yapmıştı.


Bu durumu göz önüne alan ve inceleyen İngiliz Parlamentosu, özel bir yasa çıkartarak Margaret Sadleir’i ilk eşinden boşanmış sayarak ikinci evliliğini geçerli gördü. Bu sayede ilk boşanma olarak tarihte yer aldı.


Lady Sadleir, çok yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Mr. Barr’la evlendiği zaman da bir kafeteryada bulaşıkçı olarak çalışıyordu. Dünyadaki ilk boşanma davası bittikten sonra, İkinci evliliği ise gerçek bir mutluluk içinde geçti. Mutluluklarını perçinleyen yedi güzel çocuğun yanı sıra Kral VIII. Henry’nin en güvendiği bakanlarından biri olan kocası, İngiltere’nin en zengin kişilerindendi. Öyle ki Sir Sadleir, 1587 yılında öldüğünde, Lady Sadleir, gerçek servetinin ne kadar olduğunu bile bilmiyordu.


 



Dünyadaki İlk Boşanma Davası

29 Mart 2013 Cuma

Dünyadaki İlk Bulaşık Makinesi

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/ilk-bulasik-makinesi.jpg

Dünyadaki İlk Bulaşık Makinesi


ilk bulasik makinesi Dünyadaki İlk Bulaşık Makinesi

ilk bulaşık makinesi


Dünyadaki ilk bulaşık makinesi 1889 yılında Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde bulunan Indiana eyaletinde Bayan W. A. Cochran tarafından icat edildi. Bulaşık makinesi patenti 1880 yılında Joel Houghton tarafından alınmıştır. Ancak bulaşık makinesi isimli ilk patent 1850 yılında Joel Houghton tarafından alınmıştır.


Bulaşık makinesi, evlerde bulaşıkları daha hızlı ve ekonomik olarak yıkamak, yaşam standardını arttırmak için üretilmiş bir alettir.


1850 yılında Joel Houghton tabakların üzerine, el ile döndürülerek su sıçratmak suretiyle, ahşap malzemeden yapılmış bulaşık yıkama makinesi patentini aldı. Bu bulaşık makinesinin icadı ile ilgili alınmış dünyadaki ilk patent oldu. Ancak kullanışsız olması nedeniyle ilgi görmedi.


Ticari olarak üretilebilen ilk bulaşık makinesi, 10 yıllık bir araştırmadan sonra 1889 yılında ABD’nin Indiana eyaletinde, Bayan W. A. Cochran tarafından gerçekleştirildi. Ancak ilk patent 1885′te Josephine G. Cochran tarafından alındı. Cochran yaratıcılık konusunda rakiplerinden bir adı öndeydi, bunun nedeni buharlı gemiyi icat ettiğini ortaya süren John Fitch’in soyundan geliyor olmasıydı.


Cochran her zaman daha üstün bir yaşayış tarzı hayal etti. Bu yüzden isminin daha kolay hatırlanacak “Cochrane, Cockran” gibi şekillerde yazdığı söylenmektedir. Bulaşık makinesini üretip patentini aldığı zaman ismi Josephine G. Cochran olarak tarihe geçti..


Cochran’ın icat ettiği bulaşık makinesinin çalışma sistemi çok basitti. Alt kısımda yer alan iki silindir ile pompalanan su ve sabun, makinenin içinde bulaşıkların dizildiği raflara pompalanıyordu. Daha sonra yeniden pompalanmak üzere emici silindirler bu suyu çekiyordu. Evlerde kullanılmak üzere üretilen makinalar, yan taraflarında bulunan kol yardımı ile çalıştırılıyor. Daha büyük ihtiyaç görülen iş yerlerinde ise buhar gücünden faydalanılıyordu.


Bir fuarda gazeteciler tarafından makinalarının tanıtılması üzerine daha çok tanındı. Makinanın pazarlamasınıda kendi yapan Cochran, pazarlamanın icat etmekten daha zor olduğunu ve şimdiki aklı olsa bu işe girişmeyeceğini söyledi.


Bayan Cockran’ın eşi, kendisine fazla para vermiyordu. Bu nedenle, ancak eşi öldükten sonra kafasındaki makineyi geliştirebilmek için dilediği gibi para harcayabildi. Bu parayı da kendisine inanan dostlarından toplamıştı. Evler ve otel-lokanta gibi büyük yerlerde kullanılması açısından bulaşık makinesi için farklı modeller geliştirdi. Daha büyük olanları, buhar makinesi ile çalışıyordu. O dönemde yayınlanan bir gazete, Bayan Cockran’ın bulaşık makinesinin, ”Çeşitli biçim ve büyüklüklerde 20 düzine tabağı iki dakika içinde yıkayıp duruladığını ve hatta kuruladığını” yazdı. Bu bulaşık makinesi üretim haklarını bir Chicago firması tarafından satın alındı.



Dünyadaki İlk Bulaşık Makinesi

28 Mart 2013 Perşembe

Dünyadaki İlk Kozmetik Ürünleri

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/kozmetik.jpg

Dünyadaki İlk Kozmetik Ürünleri


kozmetik Dünyadaki İlk Kozmetik Ürünleri

kozmetik


Dünyadaki ilk kozmetik ürünleri doğuda bulunan Mezopotamya ve Mısır civarında, kral mezarlarında bulunan kutular içerisindeki yüz kremleri, allık ve boya gibi malzemeler ile kullanıldığı tespit edilmiştir.


Tarihin ilk zamanlarından itibaren gerek kadınların, gerekse erkeklerin kozmetik kullandığına ilişkin bulgular vardır. Kozmetiklerin çıkış yerinin Doğu olduğu sanılıyor. Ama asıl gelişimleri, Ortadoğu’da oldu.


Mezopotamya ve Mısır’da yapılan kazılarda, kral mezarlarının içinde kutularca kozmetik bulundu. Bunlar ilk kozmetik ürünleri olarak bilinmektedir. Bu ürünler yüz kremleri, allıklar, dudak boyaları, rastık ve sürme gibi malzemelerden oluşuyordu. İpeği ve baharatı Ortadoğu ‘dan Avrupa’ ya getiren ticaret yolları, makyaj malzemelerinin de Yunan ve Roma imparatorluklarına ulaşmasını sağladı. M.S. 1. yüzyıldaki Roma İmparatoru Neron ile karısı Poppaea, ciltlerini beyazlatmak için tebeşir tozu, yanaklarına ve dudaklarına kırmızı boyalar, gözlerinin çevresine rastık ve sürme sürerlerdi. Kuzey Avrupa’da makyaj, önceleri çok az bilinen bir olguydu.


11. ve 13. yüzyıllarda gelen istilacılar, makyaj malzemelerinin Ortadoğu ülkelerinden buralara gelmesine yetti. 13. yüzyıldan itibaren yüz kremleri ve renklendiriciler, saç boyaları ve parfümler, zengin Avrupalılar arasında moda oldu. 16. yüzyılda İngiliz Sarayı ‘ndaki hanımlar, Rönesans İtalyası ‘nın kadınlarından etkilendiler. 17. yüzyılda hemen her sınıftan kadın, makyaj yapıyordu. Bu sayede kozmetik ürünleri oldukça popüler olmaya başladı.


1920′lerde sinemanın gösterdiği hızlı gelişme, makyajın da olağanüstü bir yayılma göstermesine yol açtı.


Kozmetik, bir kimseyi daha çekici hale getirmek ya da görünüm sorunlarını gidermek için kullanılan ürünleri, bakımları ve tedavileri kapsayan bir kavram. Kozmetiğin bir alt alanı olan makyaj; ruj, maskara ve fondöten gibi yüze ve çevresine güzelleştirmek veya farklı bir görünüm vermek için uygulanan kozmetik ürünleri ve işlemleri kapsar. Makyaj malzemeleri haricinde saç boyası, saç spreyi, saç jölesi, parfüm, banyo tuzu, vücut yağ ve kremleri gibi pek çok ürün kozmetik sınıfına girer.



Dünyadaki İlk Kozmetik Ürünleri

24 Mart 2013 Pazar

Dünyadaki İlk Tıp Fakültesi

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/gevher-nesibe-sifahanesi.jpg

Dünyadaki İlk Tıp Fakültesi


gevher nesibe sifahanesi Dünyadaki İlk Tıp Fakültesi

gevher nesibe sifahanesi


Dünyadaki ilk tıp fakültesi Kayseri şehrinde 13. yüzyılda I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış olan Gevhernesibe Medresesidir. Bugün Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi ismi ile bilinir.


13. yüzyılda bir çok ticaret yolunun ortak kullandığı bir yol olan Kayseri ili ve civarı, o yıllarda bir çok insanın durak noktasıydı. Selçuklular zamanında bu şehir gelişmiş ve önemli bir ticaret, ilim, bilim merkezi haline gelmiştir. Selçuklular, Medrese, imaret, hamam, ılıca, türbe ve şifahaneler yaparak, islam ilim ve kültürünü Anadolu’da daha ön plana çıkarmışlardır. Yapılmış olan kervansaray, yol vb. yapılar bu gelişime de büyük katkıda bulunmuştur. O dönemde Kayseri ‘de 15 adet medrese yapılmıştır. Selçuklular dünyadaki ilk açık pazar ticaretini bu yüzyılda Kayseri’de başlatmışlardır.


Kayseri Tıp Tarihi Müzesi’nin yer aldığı Çifte Medrese, birbirine bitişik, iki bina ile bu binaların batısına birleşen hamam, kapalı bir koridor ve bu koridorun etrafındaki çift sıra hücrelerden meydana gelir. Açık avlulu iki kapıdan oluşan bu eser, 1205-1206 yıllarında Selçuklu hükümdarı II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe Sultan adına kardeşi I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır.


Medresedeki özel odalarda, akıl hastaları, kuş ve su sesi ile müzik dinletilerek tedavi edilmiş. Tepeden aydınlatmalı 3 ameliyathanede, katarakt ve mesane ameliyatları yapılmış. Hastalara narkoz olarak da ‘afyon, şarap, sarı sabir, ademotu ile hindistan cevizi karışımı verilmiş. Çifte Medrese, adından da anlaşılacağı gibi 2800 metrekare alanı kaplayan iki bölümden oluşur. Her iki bina açık avluları ile tipik Selçuklu plan şemasına sahiptir. Yapılardan birinin avlusu diğerinden büyüktür. Batı bölümde şifahane (sağlık tesisi), doğuda tıp medresesi (eğitim tesisi) yer alır. Dünyadaki ilk tıp fakültesi kapısında yılan amblemini ve altında 2.5 metre boyunda ve 75 cm. genişliğinde mermer üzerine yazılmış iki satırlık arapça kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin Türkçesi şu şekildedir:


“Bu hastane Kılıç Arslan oğlu büyük sultan Gıyasettin Keyhüsrev’in zamanında Kılıç Arslan kızı İsmetuddin Gevher Nesibe’nin vasiyyeti üzerine Allah rızası için H. 602 senesinde inşa edilmiştir.”


Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ekrem Aktaş bir röportajında şu şekilde anlatmaktadır;


“Ortaçağ döneminde akıl hastalarına işkence uygulanırken, medresedeki özel odalarda bu hastalar kuş ve su sesi ile müzik dinletilerek tedavi edilmiş. Medresede bulunan tepeden aydınlatmalı 3 ameliyathanede, katarakt ve mesane ameliyatları yapılmış. Hastalara narkoz olarak da ‘afyon, şarap, sarı sabir, ademotu ile hindistan cevizi’ karışımı verilmiş. İlaç yapımında kullanılan bitkiler ile marul, maydonoz gibi sebzeler de medresenin damında kurulan serada yetiştirilmiş. 1.5 metre kalınlığında toprağın bulunduğu damın, bu sayede izolasyonu da sağlanmış. Seranın ısıtılmasının da medrese içindeki merkezi ısıtma sistemiyle sağlandığını sanıyoruz.”


“1206 yılında yaptırılan medrese, 1890 yılına kadar hem hekim yetiştirmiş hem de hastaları tedavi etmiştir. Öğrenciler medresede öğrendikleri teorik bilgileri, hastane kısmında uygulamışlar ve şifa dağıtmaya çalışmışlardır. Medrese, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma ve çöküş döneminde ekonomik ve siyasi nedenlerle kapatılmıştır. Atıl durumdayken, halk arasında ’93 Harbi’ olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşı sırasında Kayseri’ye göç edenler buraya yerleştirilmiş v yaklaşık 50 yıl barınmışlardır. Medresede en büyük tahribat da bu dönemde olmuştur. Çeşitli dönemlerde restore edilen medrese, son olarak 1982’de Erciyes Üniversitesi’nce restore ettirilerek Tıp Tarihi Müzesi’ olarak hizmete açılmıştır.”


Dünyadaki ilk tıp fakültesi Gevher Nesibe Şifahanesi, Anadoluda yapılmış olan 5. hastane ve Türklerin yaptırdığı 11. hastanedir.


 



Dünyadaki İlk Tıp Fakültesi

21 Mart 2013 Perşembe

Dünyadaki İlk DJ

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/ilk-dj.jpg

Dünyadaki İlk DJ


ilk dj Dünyadaki İlk DJ

ilk dj


Dünyadaki ilk DJ yani diğer adıyla ilk diskjokey Christopher Stone tarafından 7 Temmuz 1927 tarihinde BBC’nin Savoy Hill’deki 3 numaralı stüdyosundan yapmış olduğu anonslarla tarihte yerini aldı.


Dünyadaki ilk DJ olma şansını aslında İngiltere’de, ilk kez  Compton Mackenzie kazanmıştı. Fakat, Mackenzie, programının başlamasına birkaç gün kala gittiği bir av partisinde kayboldu. Bu nedenle yerine Mackenzie’nin kayın biraderi Christopher Stone onun görevini yapmıştır. Stone, ilk plak anonsunu 7 Temmuz 1927 günü BBC’nin Savoy Hill’deki 3 numaralı stüdyosundan yaptı. Gerçi daha önceleri de radyoda plak dinletileri yer alıyordu, ama plaklar bir ön anons olmadan peşpeşe çalıyordu.


Stone, ilk diskcokey olmanın verdiği avantajla dilediği plakları seçme ve her plak için dinlediği anonsu yapma hakkına sahip oldu. Yaptığı hizmet karşılığında kendisine BBC tarafından bir ücret ödenmiyordu, ama asıl bağlı bulunduğu Gramophone plak şirketinin adını sık sık anmasına da ses çıkarılmıyordu.


Bu, BBC’nin programları sırasında firma adlarının kullanılmasına izin verdiği ender durumlardan biriydi. Sonraları, Stone’un firma adı belirtmesi yasaklandı ve çaldığı her plak için kendisine belirli bir ücret ödenmeye başlandı. 1935 yılında öldüğünde, The Times gazetesi, Stone için şunları yazdı:


“Bu genç adam, hiçbir zaman unutulmayacak. Müzikseverler, anons ettiği isimle hiç ilgisi olmayan bir plağı dinleten, bazen de plağı pikaba koyduktan sonra çalıştırma düğmesine basmayı unutan bu diskcokeyi, her zaman hatırlayacaklar.”


Aslında Stone’un, adını hep taze tutacak başka özellikleri de vardı. Bunlardan biri, vasiyetini bir plağa okuması, bir başkası ise kendisine diskcokey denmesini adeta bir hakaret olarak kabul etmesiydi.


Günümüze baktığımızda onlarca radyo kanalı bulunmakta. Bu radyo kanallarında da birçok DJ görev yapmaktadır.



Dünyadaki İlk DJ

Dünyadaki İlk Smokin

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/smokin.jpg

Dünyadaki İlk Smokin


smokin Dünyadaki İlk Smokin

ilk smokin


Dünyadaki ilk smokin 10 Ekim 1886 tarihinde Amerika’nın New York şehrinde Tuxedo Park Country Club isimli yerde verilmiş olan Sonbahar Balosu ‘nda Griswold Lorillard tarafından giyilmiştir.


Dünyada ilk smokin giyen insan olan Griswold Lorillard tarafından başlatılan bu moda, aslında o yıllarda pek tutmamıştır. Bununla birlikte hanımların bulunduğu yerlerde smokin giymek ayıplanmıştır. 1. Dünya Savaşı ardından daha çok rastlanan smokin modası zamanla yaygın hale geldi.


Günümüzde resmi toplantılarda giyilen smokin, bazı yerlerde “smokinsiz girilmez” tabelalarını görebilmekteyiz.



Dünyadaki İlk Smokin

Dünyadaki İlk Yemek Sobası

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/ilk-yemek-sobasi.jpg

Dünyadaki İlk Yemek Sobası


ilk yemek sobasi Dünyadaki İlk Yemek Sobası

ilk yemek sobası


Dünyadaki ilk yemek sobası 17. yüzyılda Amerika’da yapılmış ve kullanılmıştır.


Dünyadaki ilk yemek sobası Amerika’da yapıldıktan sonra 1798 yılında Amerika doğumlu Bavyeralı Benjamin Thompson, Almanya’da bu yemek sobası icadını geliştirmiştir.


Dünyada asırlarca insanlar yemeklerini ateşin üzerinde pişirdikten sonra Romalılar bu yemekleri tuğla üzerinde pişirmeyi düşünmüş ve uygulamışlardır.Fakat bu yöntemde de çıplak ateş ile yemekler pişirilmekteydi. İçinde katı yakıt yakılan bir soba üzerinde yemek pişirmeyi ilk kez 17. yüzyılda Amerika’ da yaşayanlar akıl ettiler. Pennsylvania’nın


bazı yörelerinde dökme demirden yapılan bazı kuzineler kullanıldı. Ama bunların sayısı çok azdı.


1798 yılında Amerika doğumlu Bavyeralı Benjamin Thompson, Münih’te daha geliştirilmiş bir kuzine yapmayı başardı. Thompson, tuğladan yaptığı bir ocağın içine, madeni raflar yerleştirdi ve bunların altına ateş yakarak ısıttı. Üzerlerinde de yemek pişirip kızartma yaptı.


Bugün kullandığımız fırınların babası ise 1834 yılında, ABD’nin Ohio eyaletinde Philo Pinfield Stewart adlı misyoner ve öğretmen tarafından geliştirildi.



Dünyadaki İlk Yemek Sobası

20 Mart 2013 Çarşamba

Dünyadaki İlk İngilizce Sözlük

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/ingilizce-sozluk.jpg

Dünyadaki İlk İngilizce Sözlük


ingilizce sozluk Dünyadaki İlk İngilizce Sözlük

ingilizce sozluk


Dünyadaki ilk ingilizce sözlük 1604 yılında Londra’da Robert Cawdrey tarafından hazırlanmıştır.


“En Zor İngilizce Sözcüklerin En Doğru Biçimde Yazılmasını ve Anlaşılmasını Öğreten Alfabetik Tablo” ismi ile 1604 yılında İngiltere’nin Londra kentinde yayınlandı. Dünyadaki ilk ingilizce sözlük kitabının yazarı, eski bir öğretmen olan Robert Cawdrey idi. Bu ilk İngilizce sözlükte, 3 bin dolayında sözcük vardı. Günümüze kadar kalabilen tek kopyasi, Oxford ‘da, Bodleian Kütüphanesi ndedir.



Dünyadaki İlk İngilizce Sözlük

19 Mart 2013 Salı

Pizza Makinesi İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/pizza-makinesi.jpg

Pizza Makinesi İcadı


pizza makinesi Pizza Makinesi İcadı

pizza makinesi


Pizza sevilen bir İtalyan lezzetidir. Pizza bir çok insanın beğendiği bir yemektir. Bu gıda için özel dükkanlar kurulmuş ve günümüzde hizmet vermektedir. Fakat bu dükkanlar her yerde bulunmayabiliyor. Canınızın çektiği anda yakınlarınızda bir pizzacı bulunmayabiliyor. İşte bu icat bu noktada devreye giriyor.


Canınız pizza yemek istediğinde yakın noktada bir pizza makinesi olsun istemez miydiniz? Mucitler pizza makinesi icat etmişler. Bu sayede artık herkes canı istediğinde cebinden bozuk paraları atıp sıcak pizzasını makineden alabilecek. Bu sayede hızlıca sıcak bir pizza yeme lezzetine sahip olacaksınız.



Pizza Makinesi İcadı

18 Mart 2013 Pazartesi

Dereceli Musluk İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/hesap-yapan-musluk.jpg

Dereceli Musluk İcadı


hesap yapan musluk Dereceli Musluk İcadı

dereceli musluk


Temizlik hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Elbette sağlık için de temizlik en başta gelen faktörlerdendir. Yıllardır su, vazgeçilmez bir temizlik maddesi olmuştur. Zamanla çeşitli kaplarla aktarılan ve elimize döktüğümüz su, ilerleyen yüzyıllarda musluk icat edilerek daha kolay ve rahat bir yıkama şansı doğurmuştur.


Musluk her wc ve banyoda var olan bir malzeme. Bu musluklar çeşitli görünümlerde ve çeşitli işlevlerde insanlara sunulmaktadır. Bu sefer bilmediğiniz bir özellikte musluk türü tanıtacağız.


Hesap yapan musluk size suyun derecesini ölçüp üzerindeki ekranda su sıcaklığını belirtiyor. Su eğer soğuk ise mavi, sıcak ise kırmızı renk alıp sizi uyarıyor. Su sıcaklığını da görebildiğiniz bu musluk sayesinde elinizi soğuk sudan sıcak suya, sıcak sudan soğuk suya sokmayacaksınız.



Dereceli Musluk İcadı

16 Mart 2013 Cumartesi

Dünyadaki İlk Sinema

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/ilk-sinema.jpg

Dünyadaki İlk Sinema


ilk sinema Dünyadaki İlk Sinema

ilk sinema


Dünyadaki ilk sinema salonu 26 Haziran 1896 tarihinde ABD ‘nin New Orleans şehrinde William T.Rock tarafından açıldı. Hatırlayacağınız üzere ilk sinema gösterisi 1895 yılında Auguste ve Louis Lumiere adli Fransiz kardesler tarafından sinematograf ile gerçeklestirilmişti.


Sinema salonlarının ilki, 26 Haziran 1896 günü, ABD’nin New Orleans kentinde William T.Rock tarafından açıldı. New Orleans ‘da açılan bu sinema salonunun adı Vitascope Hall idi.  Dünyadaki ilk sinema salonu olan Vitascope Hall salonunu 400 koltuk kapasitesine sahipti ve giriş ücreti olarak 10 sent alınıyordu. Makine dairesine girip Edison marka oynatıcıyı görmek isteyenlerden, ayrıca bir 10 sent daha alınıyordu.


Dünyadaki İlk Sinema Makinisti


İlk sinema makinisti de William Reed idi. Filmlerin çoğu kısa metrajlı doğa görüntüleriydi. Bunlar arasında, ABD’de gösterilen ilk İngiliz filmi olan “Wavez off Dover” da vardı. Seyircilerin en büyük ilgisini “May Irwin Kiss” adlı film gördü. Bu film, aynı zamanda Amerikan beyazperdesine cinselliğin adım atışı olarak da kabul edilebilir. 1896 sonbaharında sinemanın bir günlük programı şu filmlerden oluşuyordu: ”Zenci Çocukların Dansı Karnaval Sahnesi İrlanda Usulü Politik Tartışma Cissy Fitzgerald Linç Sahnesi”.


Dünyadaki İlk Dev Sinema Salonu


İlk dev sinema salonu ise 1910 yılında Paris’te hizmete giren 5 bin kişilik Gaumont- Palace idi. Seyircilerin arkasında bir projeksiyon odası olmadığından, bu dev salonda perdenin gerisinden “back-projection” sistemiyle film oynatılıyordu. Gaumont-Palace’ın bir başka özelliği de, çok makaralı filmleri kesintisiz gösterebilmek için birden çok gösterim aygıtı kullanan ilk sinema olmasıydı. O yıllarda, 5 bin kişilik bir salonun sinema olarak kullanılması, ilk bakışta garip gelebilir. Ancak, bu yeni sanata olan ilgi o denli fazlaydı ki, salon hemen her akşam tümüyle doluyordu. Ne var ki, bu ilgi zamanla azaldı.


Kinetoskopu Paris’te bir sergide gören Auguste ve Louis Lumiere, sinematografi adı verilen aygıtı geliştirdiler. Elle çalıştırılabilen bu aygıt film çekimi ve gösterimi yapabiliyor ve 10 kg dolayındaki ağırlığı sayesinde de, istenen yere taşınabiliyordu. Lumiere Kardeşler ilk gösterilerini 28 Aralık 1895′te Paris’te, Capucines Bulvarı’ndaki Grand Cafe’de gerçekleştirdiler ve bu gösteri sinemanın başlangıcı olarak kabul edildi.


 


Bugün dünyanın en büyük sinema salonu, New York’ taki Roxy Theatre’dır (6 bin 200 kişilik). Gaumont-Palace, önceleri tiyatro alarak kullanılıyordu.



Dünyadaki İlk Sinema

Dünyadaki İlk Sigara İçen Kadın

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2010/11/ilk-sigara.jpg

Dünyadaki İlk Sigara İçen Kadın


ilk sigara Dünyadaki İlk Sigara İçen Kadın

Dünyadaki İlk Sigara


Dünyadaki ilk sigara içen kadın İngiliz dul Leydi Caroline Mordaunt ünlü tütüncü Nicholas Contoupolis tarafından harmanlanmış olan sigara ve ürünlerinden içmiştir. Hatırlayacağınız üzere ilk sigara 1843 yılında Fransa’da Française des Tabacs adlı kuruluş tarafından üretilmiştir.


Kayıtlara göre, sigara içtiği bilinen ilk kadın, İngiltere’nin Warwickshire kentinde yaşayan dul Leydi Caroline Mordaunt’dur.Leydi Mordaunt, yalnızca kendisi için özel olarak ünlü tütüncü Nicholas Contoupolis tarafından harmanlanan sigaraları içiyordu. 1858 yılında Contoupolis’in en iyi müşterilerinden birisi, Leydi Mordaunt’du. Toplum içinde sigara içen ilk kadın ise Clenmont-Tonnerre Düşesi’ydi.


1896 yılında, Savoy Oteli’nin yemek salonunda sigarasını yaktığında konuklan dehşete düştüler. O dönemde, çok az sayıda kadın, büyük bir gizlilik içerisinde sigara içiyordu, 1897 yılında, özellikle orta sınıf ev kadınları tarafından çok okunan Home Companion gazetesi, en az altı Avrupalı kraliçenin bu kötü alışkanlığın pençesine düştüğünü duyuruyordu. Bu haberi tepkiyle karşılayan İngiliz hanımlar, kendi kraliçeleri Victoria’nın bu altılıya dahil olmadığını daha alt satırlarda okuyunca rahat bir soluk aldılar. Aynı yıl, Amerika’nın Richmond kentinde yayınlanan Southern Tobacco Journal adlı gazete, bir sigara reklamında ilk kez sigara içen bir kadın resmi kullanınca yer yerinden oynadı. Amerika, henüz bu tür özgürlüklere hazır değildi ve aynı ilanın bir benzeri ancak 1919 yılında yayınlanabildi. Yine de gerek ABD’de, gerek İngiltere’de, kadınların sokakta sigara içmelerinin yaygınlaşması çok sonraları gerçekleşti.


1919 yılında, Londra lokantalarından birinde, yemekten sonra bir sigara tüttürmek isteyen genç bir kadın, sigarasını ağzına koyar koymaz, hemen yanındaki garsondan tokadı yemişti.



Dünyadaki İlk Sigara İçen Kadın

15 Mart 2013 Cuma

Hareketli Saat İcadı

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/saat-tasarimi.jpg

Hareketli Saat İcadı


saat tasarimi Hareketli Saat İcadı

saat


Hareketli saat icadı derken hemen aklını a ayakları olan ve koşturan bir saat gelmesin. Bahsettiğimi saat sadece kendi ekseni etrafında dönebilen bir saat tasarımı olarak karşını da..


Saat tasarımları, farklı ve ilginç şekillerde karşımı a çıkmakta. Bunlardan biri de saatin mekanik aksamı kullanılarak yapılmış olan bir saat. Bu saat, çalışırken içerisindeki mekanik dişlilerin sayesinde kendi merke i etrafında dönmekte. Yani saat 3 de olsa 9 da olsa saati hep 12 hi asında göreceksini . Ancak oradaki rakam 12 değil, saat kaç ise onu gösterecektir.


Yorumları si lere bırakıyoru .



Hareketli Saat İcadı

14 Mart 2013 Perşembe

Dünyadaki İlk 3D Yazıcı İle Üretilen İmplant Kafatası

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/implant.jpg

Dünyadaki İlk 3D Ya ıcı İle Üretilen İmplant


implant Dünyadaki İlk 3D Ya ıcı İle Üretilen İmplant Kafatası

implant


Dünyadaki ilk 3d ya ıcı ile üretilen implantı Connecticut merke li Oxford Performance Materials şirketi tarafından ha ırlandı ve bir hastanın kafatasının yü de 75 gibi bir oranı onarıldı.


Bir hastanın kafatasının yü de 75’i, üç boyutlu ya ıcıdan çıkarılan implantla onarıldı.


Üç boyutlu ya ıcı teknolojisi artık teknolojiyle sağlığı inanılma keşiflerle biraraya getiriyor. ABD ’de bir hastanın kafatasının yü de 75’i, üç boyutlu ya ıcıdan çıkarılan implantla onarıldı.  Connecticut merke li Oxford Performance Materials şirketinin geliştirdiği kafatası implantı, 3 boyutlu ya ıcı teknolojisi kullanılarak ultra yüksek performanslı polimerden yapıldı.


ABD Gıda ve İlaç İdaresi FDA, geçen ay şirketin geliştirdiği teknolojiye onay vererek 3 boyutlu ya ıcıdan “çıkan” implantın kullanılmasının yolunu açtı. 4 Mart’ta yapılan operasyonda, kişiye ö el olarak üretilen implant ilk ke bir hastanın kafatasının yü de 75’iyle değiştirildi.  Hücre ve kemik gelişimi destekleniyor  Biliminsanları, önce hastanın kafatasını tarayıp, bilgisayar ortamında bir model ha ırladılar. Modelin detaylı ve hatası olması, kemiklerin kaynamasını kolaylaştıracak bir “kalıp” üretilmesini sağladı.


İmplantların yapıldığı, “polyetherketoneketone” maddesi, hücre ve kemik gelişimini teşvik ediyor.  İki haftada ha ır!  Şirket, hastanın taramalarının alınmasıyla iki hafta içinde implant yapılabileceğini, sadece ABD’de her ay 500 kadar hastanın bu implantları kullanabileceğini belirtti. Şirketin başkanı Scott DeFelice, “3 boyutlu ya ıcı teknolojisi, herhangi bir kemiğin implantla yer değiştirilmesi imkânını veriyor. Eğer beynin hemen yanındaki kemikleri üretebiliyorsanı , vücudun geri kalanı için bu çok or olma . Bu teknoloji ameliyat süresini kısaltıyor, daha a riskli daha a maliyetli” dedi.


İmplant, vücut içerisine ve canlı dokulara yerleştirilen cansı maddeleri ifade eder.


Kaynak: Milliyet



Dünyadaki İlk 3D Ya ıcı İle Üretilen İmplant Kafatası

13 Mart 2013 Çarşamba

Panax Mustafa Eraslan

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/panax.jpg

panax Panax Mustafa Eraslan

panax


Panax Mustafa Eraslan


Panax Mustafa Eraslan doğal halde bulunan bitkilerden ha ırlanmaktadır. Depresyona, yorgunluğa, ihin kontrolüne etkilidir. Yasal olarak piyasaya sürülmektedir. İçeriğine bakıldığı aman bitkisel olduğu anlaşılmaktadır. Gıda, Tarım, Köy İşleri Bakanlığı onayıyla satış işlemleri gerçekleşmektedir. İlaç değildir ve hap halinde bulunma . Sedef rahatsı lığına, kalp ve damar sağlığına, cinsel performansa, kısırlığa, kemik yapısına, kilo sorununa yararlıdır. Aknelere karşı rol oynamaktadır. Antioksidant ö elliği ile tonik etkisi yapmaktadır. Panax Mustafa Eraslan besin deposu niteliğindedir. Gıda, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı onayıyla hareket edilmektedir. Dü enli kullanımla kısa amanda etkilidir. İçeriği tamamen doğaldır. Testleri ve kontrolleri yapılmıştır.


Panax Faydaları Nedir?


Panax içeriğindeki şifalı bitkilerden dolayı insan sağlığına etki etmektedir. Kullanıcılar çeşitli ortamlarda ürünlerle ilgili gü el yorumlar yaparak başka kişilere de tavsiye ederler. Yetki belgesi bulunan ürünler orjinal halleriyle müşterilere sunulmaktadır. Erken boşalmaya, damar tıkanıklığına, kadın hastalıklarına, kolesterole faydalıdır. Ürün doğal hali bo ulmadan güvenli bir şekilde geliştirilir. İlaç olmadığından dolayı da Sağlık Bakanlığı onayına gerek yoktur. Ürün sağlık alanında irvede bulunur. Kalp ve damar sağlığına, kemik yapısına, bağışıklık sisteminin ka anılmasına da yararlıdır. Panax antioksidant ö elliği ile tonik etkisinin oluşmasına yardımcı olmaktadır. Bitkisel takviyelerin patenti de alınkıştır.


Panax Habeleri Olumlu mudur?


Panax haberleri olumlu yönde yapılmaktadır. Ürünlerin birçok faydası vardır. Kapsüller halinde geliştirilen yetişkinlere ö ellikle tavsiye edilmektedir. Kimyasal içeriği bulunma . Kapsüllerin bol suyla günde iki kere alınması önerilir. Tok karınla kullanılan ürünler midede bulunan mide ö suyu sayesinde eriyerek tüm vücuda enerji vermektedir.  Yetişkinlere önerilirken, hamilelere ve em iren annelere tavsiye edilme . Panax haberleri po itif değerlendirmelerden oluşmaktadır. Bugün iki milyondan fa la kullanıcı bulunan ürünler her geçen gün daha fa la insana ulaşmaktadır.



Panax Mustafa Eraslan

Mustafa Eraslan

http://www.dunyaninilkleri.com/wp-content/uploads/2013/03/mustafa-eraslan.jpg

mustafa eraslan Mustafa Eraslan

Dr.Mustafa Eraslan


Mustafa Eraslan


Mustafa Eraslan ürünleri destekleyici ö elliği sayesinde bağışıklık sisteminin güçlenerek koruma sağlamasına etkilidir. ihin kontrolünün sağlanmasına ve yaşanılan olayların doğru yorumlanmasına da yardımcıdır. Ürün hakkında İlaç olarak düşünülmesi doğru değildir. İnternette resmi siteler ü erinden ürünleri kullanıcılara sunulmaktadır. Takviyeler, hap formunda üretilme . Kapsüller şeklinde ha ırlanarak kutularda bulunmaktadır. 1 kutu içinde 90 kapsül vardır. Mustafa Eraslan ürünleri resmi satış sitelerinden ve yetkili bayilerden orjinal olarak satılmaktadır. Ülkemi in çeşitli şehirlerinde satış noktaları bulunmaktadır.


Dr. Mustafa Eraslan Tavsiyeleri Nedir?


Dr. Mustafa Eraslan tavsiyeleri ile ürünler yüksek tansiyona, kalp ve damar sağlığına da faydalıdır. Kullanımı genel olarak on iki saatte tek kapsül şeklindedir. Bitkisel kapsüllerin bol su içilerek alınması doğru bulunur. Ürünlerin patenti de alınmıştır. Diğer takviyelerde olduğu gibi ürünler; hamilelere, em iren kadınlara ve 12 yaşın altındaki çocuklara tavsiye edilmemektedir. Tamamen gerçekçi ve orjinaldir. Bitkiseller bugün iki milyondan fa la kişi tarafından kullanılmıştır. Ürünlerle ilgili televi yon kanallarında yayınlar yapılmaktadır. Ba ı şehirlerde bulunan yetkili bayilikler ve resmi satış sitelerinden ürünlerin satışı yapılmaktadır. Dr. Mustafa Eraslan tavsiyeleri ü erine doğru kullanımla ürünler ilk haftadan etkilidir.Bitkiseller Bakanlık onaylıdır. Sahtelerinden ve taklitlerinden ayrı tutulmalıdır.


Dr. Mustafa Eraslan Ürünleri Kullanımı Nedir?


Dr. Mustafa Eraslan ürünleri kullanımı günde iki kere kapsüllerin kullanımıdır. Ürünler damar tıkanıklığına, erken boşalmaya, cinsel problemlere iyileşmesi konusunda destek vermektedir. Ürünler hem kadınlara hem de erkeklere hitap etmektedir. Televi yon kanallarında bitkisellerin önemine dikkat çekilerek çeşitli yayınlar yapılmaktadır. Gebe kadınlara ve em iren annelere tavsiye edilmemektedir. Dr. Mustafa Eraslan ürünleri kullanımı ile antioksidant ö elliği sayesinde tonik etkisi yapmaktadır. Kullanıcıları bitkisellerle ilgili beğenilerini anlatarak sevdiklerine, eşlerine, dostlarına da tavsiye ederler.



Mustafa Eraslan